Seçime şurada kaldı iki gün.
Her ne kadar bu bir yerel seçim olsa da gerek siyasilerin beklenti ve iddiası ve gerekse de seçmende oluşan kanaat anlamında bir genel seçim havası içindeyiz.
Özellikle, son dönemde; ABD’nin Suriye sınırımızdaki PYD’yi silahlandırması, yükselen İslam- Türkiye karşıtlığı, Kandil’in ve firari FETÖ’cülerin bu seçimi açıkça bir ‘hesaplaşma’ olarak tanımlaması..
Ve yazımın devamında da çokça bahsedeceğim, ülkesel güvenliğimizle doğrudan alakalı benzeri pek çok gelişme nedeniyle diyebiliriz ki; bu seçimin bir “Beka” meselesi olarak görülmesi boşuna değildir.
Meselenin Beka tarafında, benim gözümde üç kollu tehlike söz konusudur ki bunlardan birincisi HDP ittifakı, ikincisi FETÖ’yle işbirliği ve üçüncüsü de; bunlarla güçlenen, bunların da ötesindeki dış tehditlerdir.
Geldiğimiz noktada, hangisine ‘yok’ diyebilirsiniz ki..
***
Dedik ki ilk tehdit; Güneydoğu ve büyük şehirlerin yetki ve gelirlerinin idaresine ortak olmaya talip HDP ile işbirliğidir.
Son dönemdeki küstah dilin de ötesinde, terörle organik bağı gerekçesiyle (kurumsal olarak kapatılmasa da) Eş Başkanları dâhil pek çok üyesinin tutuklu veya sabık bulunduğu HDP malumunuz çoktan kriminalize olmuştur.
Artık açıkça “Kürdistan”ı dillendirebilmekte, PKK’yı ve çoluk çocuk yaşlı öğretmen siyasi demeden işlediği kanlı eylemlerini övebilmekte, sırtını yasladığı terör örgütlerini itiraf edebilmektedir.
Bu ülkenin milli marşına, bayrağına bile tahammül edemeyenlerin seçtiği bu vekiller- eş başkanlar; bugün İmralı’nın heykelini dikmekten bahsedip terörist cenazelerine meşruiyet atfederken “sizi tükürüğümüzde boğarız” diyeecek kadar da TC’ne meydan okuyabilmektedir!
Oysa aynı HDP, birlikte yaşama vurgusu yapıp “Türkiyeli’leşmek”ten bahsederken (ve bu paralelde PKK da silahı bırakmışken) yürütülen barış süreci için,
Şimdi, onların daha azılı haliyle işbirliği yaptıkları belgeli tüm bu kesimler (CHP, İP, SP) o sürece ne diyordu hatırlayalım mı;
“İhanet” evet, ihanet diyordu..
***
Tam bu noktada soruyorum, peki hangisi ihanet;
Beğenirsiniz beğenmezsiniz, tek şehit cenazesi gelmeyen ve en azından HDP’nin (samimiyeti sorgulamaya açık da olsa) bir siyasi parti gibi davrandığı..
Silahlı mücadele ile yıllar içinde bir arpa boyu yol alınamayan etnik terörün, Dünyada da (İspanya’da ETA, Kolombiya’da FARC vs) en sonunda mecburen evrildiği barışçıl yönteme tarihi bir şans verildiği..
Bunun için, birilerinin gerçekten de elini taşın altına koyarak “hain, işbirlikçi” damgası dahil (gerek hukuki altyapı, gerekse de toplumsal kabul, sandıkta geri dönüş vs anlamında) dağ gibi riskleri aldığı..
Meydanlarda anlatıldıktan sonra sandıkta halkın önüne konulmak suretiyle en az birkaç kez mutabakatın sağlandığı ve bugünkü HDP ittifakının inkarında olduğu gibi seçmenin aptal yerine konmadığı,,
Uzun vadede “silahlar gömülsün, anneler ağlamasın, fidanlarımız toprak olmasın, Türkiye’nin Batısında ne varsa Doğusunda da olsun” gibi temiz amaçlara hizmet edecek olan,
Ve kısmen de olsa bunu bir dönem başaran çözüm süreci mi??
Yoksa bugün; PKK kan dökerken, HDP zıvanadan çıkmışken, kayyum atanan Belediyelerinde PKK’ya akıtılan paralar, tedavi ettirilen teröristler, lojistik destekler hepsi belgelenmişken,
Üstelik bunların, İç İşleri’nce kayıtlı militan ve sempatizanlarının 3- 5 oy için listelere dâhil edildiğini üzülerek öğrendiğimiz Millet ittifakı mı?
***
CHP, daha önce 7 Haziran seçimlerinde HDP ile işbirliği yaptıklarını “birlikte iyi salladık” diyerek ağzından kaçırmış, bir nevi itiraf etmişti.
Her ne kadar, daha önce de “Cemaat’le ittifak yaptık” diyen B. A. Güler’i Parti’den ihraç ederek üstünü kapasa ve hep bir inkâr stratejisi yürütse de; Sistem Referandumu ve CB seçiminde de topu birden ‘hayır’ blokunda toplanmıştı.
Bu seçimde de İP ve SP ile açıktan ittifakına ilaveten, HDP ile pek çok seçim bölgesindeki senkronize halinin ötesinde listelerde artık ilan edilerek netleşen ortaklığın çuvala sığmayan mızrak misali saklanır yanı kalmamıştır.
Zaten, bu duruma (inkâr edilen ilişki) bozulmaya başladığı anlaşılan ve aslında bunda haklı olan HDP’nin, gerek Eş Başkan S.Temelli ağzıyla ve gerekse de buna tuz biber eken Kandil açıklamalarıyla,
İlişki belgelenmekle kalmamış gayrimeşru çocuğun adı bile konmuştur.
***
Daha ötesinde belge lazımsa da;
İç İşleri Bakanlığı’nın verdiği net bilgiye göre; CHP’den 201, Saadet Partisi’nden 74 ve İYİ Parti’den 27 olmak üzere, PKK- KCK bağlantılı toplamda 325 aday CHP, İP ve SP listelerinden aday yapılmıştır!
(İşte isim isim PKK’lı adaylar listesi! Linke tıkla; https://www.star.com.tr/guncel/iste-chp-sp-ve-ipin-isim-isim-pkk-baglantili-adaylari-haber-1441609/ ve, bulaştıkları terör suçlarıyla birlikte Listenin ikinci kısmı ( o kadar uzun ki); https://www.star.com.tr/guncel/iste-chp-sp-ve-ipin-pkk-baglantili-adaylari-haber-1441611/ )
Evet dolayısıyla, birinci tehlike yerel yönetimlerde söz sahibi olmayı hedefleyen HDP’nin;
Bu Devletin halkına hizmet için ayrılan bütün imkânlarını (oturacakları koltuklar ve sahip olacakları yetkiler yoluyla) yeniden Kandil’e aktarması,
Hendek teröründe Belediye’nin iş makinelerini vererek yahut PKK’lı teröristlere yine Devletin imkânlarıyla tedavi- ilaç sağlayarak yaptıkları gibi terörü yeniden hortlatması tehlikesidir..
Ki kendine “milliyetçiyim, ulusalcıyım” diyen, dün çözüm süreci için iktidara- seçmenine “hain” damgası vuran, sosyal medyada sokakta “şehit” duyarı kasan birileri için,
Hiç de azımsanacak bir çelişki, vebal ve tehlike değildir!
***
Olayın vahametini anlamayanlar için Süleyman Özışık yazmış;
“Diyelim ki İstanbul'da Ekrem İmamoğlu seçimi kazandı. Protokol gereği Belediyeye bağlı bir şirketin başına HDP'li bir isim genel müdür olarak atanacak.
İgdaş, İsfalt, İETT, İSpark, Kültür A.Ş, Metro İstanbul, Şehit Hatları, Kiptaş veya hangisini isterse oraya geçecek (aynı şey Ankara ve diğer iller için de geçerli)...
Diyelim ki İspark'ın başına atanacak kişinin buradan gelen geliri Güneydoğu'da olduğu gibi, terör örgütüne aktarmayacağının garantisi var mı?
Veya İsfalt'ın başına geçen kişinin, yine tıpkı Güneydoğu'da olduğu gibi, dökülen asfaltların altına mayın veya patlayıcı döşemeyeceği söyleyebilir misiniz?
İgdaş veya İski' mi dediniz? Sayın Mehmet Özhaseki'nin dediği gibi, sayaçlarınızı okumaya gelen kişinin azılı bir terör örgütü mensubu olmadığına emin olabilir misiniz?”
Soruyu yineliyorum, olabilir misiniz ya da şöyle sorayım; nasıl bu kadar rahat ve eminsiniz?
***
Benzer şekilde ikinci tehlike ise;
FETÖ elebaşlarının, sosyal medyadan açıkça desteklediği ve kendilerine meydanlarda- sosyal medyada “çaycı çorbacı Mehmetçik” hitabıyla masumiyet atfedip normalleştiren,
Kimi başsız- kimi sadece 3 kg. gömülen 250 şehide, acılı yakınlarına, halen fiziksel ruhsal hasarı- ameliyatları bitmemiş iki bin küsur Gazi’ye değil de katillerine adalet isteyen Hükümet karşıtı adayların kazanması..
Ve bu yolla, kendisiyle ölümüne mücadele eden Hükümetin elinin zayıflayarak istediği gibi at oynatacağını hesap eden FETÖ’nün psikolojik ve manevra kabiliyeti olarak güçlenmesi tehdididir.
Tıpkı PKK üst kadrosunun Kandil’den yaptığı gibi, firari FETÖ’cüler ve bizzat elebaşı Gülen’in, ABD’den yaptıkları çağrı ve açıklamalar da 15 Temmuz’un zihinlerinde bitmediğini gözler önüne sermektedir.
Hatırlayalım; vatandaş, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir sözüyle elinde çakı bile olmadan darbeye direnirken, yerel yönetimler de kritik şehirlerde girişimin seyrini değiştiren hamleler yapmıştı.
Kuşkusuz o gecenin en kritik şehri olan Ankara’da, o zamanki Başkan M. Gökçek (geçiniz sapan açma iddiları), FETÖ’cü alçaklara karşı aslanlar gibi imtihanını vermiş,
Belediyenin bütün kamyon ve iş makinelerini güzergaha yığmak suretiyle tankların yolunu kesmişti.
***
Şimdi bunun üzerine düşünün bakalım, o gece;
250 kişinin tanklarla kıyma gibi ezilerek, F 16’larla bombalanarak, ağır silahlarla taranarak katledildiği..
Gölbaşı’nda çoğu gencecik 50 polisimizin, üç bin derecelerde ısı yayan bombalarla kömür gibi yakılarak öldürüldüğü (cesetleri birkaç kg. kaldığından tabutlarına ağırlık konmuştu!) o gece diyorum…
Başımızda tüm bu olanlara “tiyatro” diyen hainlerle, darbeden iki gün önce tüydüğü Brüksel’den, (darbecilerin “yurtta sulh cihanda sulh”üne atfen) “sulh” vurgulu ezik twitler atan İBB adayları olsa halimiz nice olurdu?!
O gece başımızda, “bu kez haberimiz vardı” diyerek, insanlar can verirken darbe şerefine alçakça şerefsizce kadeh kaldıran CHP’li Belediye Başkanlarından biri olsa halimiz nice olurdu!!!!
Bu iki kanlı canlı tehdit üzerine ve biraz da uzatmışken, hazırda bekleşen ‘dış düşmanlar’ meselesine burada girmeyeceğim bile.
Kısaca bu seçim sadece Belediyecilik seçimi değildir, oyunuzun vebali bu kez her zamankinden ağırdır.
Ha, bütün bu yazdıklarıma rağmen hala ‘amaan bekası’ diyorsanız bile (tüm samimiyetimle ve ideoloji gözetmeksizin söylüyorum ki) çalışan- çalışmayan ayrımı yine de ortadadır.
Hayırlısı dileğimle.
Hatice OLGUN