ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Önce Bayram, seçim sonra.. « geri
Sonuçta bir adı ‘Şeker Bayramı’ olan bu Bayramda, inşallah başta söylediğim gibi tatlı yiyip tatlı konuşalım, 23 Haziran için de hep dediğimiz gibi hayırlısı neyse olsun. Bir yanlışlık varsa (ki ortaya konan deliller itibarıyla ‘yanlışlık’ sözü az kalır) temennimiz düzelmesi. Gözü kulağı kapatıp “yanlışlık yok” diyenlerinse endişelenmesi yersiz, adayınız zaten hakkıyla almışsa yine alacaktır, değil mi? Duaların kabul olduğu, ellerin semaya hep birlikte açıldığı bu sayılı günlerde, günlük tartışmaların biraz ötesine geçip ülkemizin etrafındaki gözle görülür kuşatma ve art niyetlerin savuşturulması için de dua edelim diyerek; her şeye rağmen, hep birlikte bu topraklarda minnetsizce yaşayacağımız nice Bayramlara diyorum..

Ramazan’dı, Kadir’di, arefesi temizliği tatlısıydı derken yaklaşmakta olan Ramazan Bayramının her çeşit günlük siyaset ve temel toplumsal ayrılıklarımızın üstünde tatlı yiyip tatlı konuşacağımız bir ‘mola’ olmasını yürekten diliyorum.

Ne yalan söyleyeyim, ben de kendi yakın çevreme dair “şu bayramı, kırıp dökmeden üzmeden geçirsek” türünden endişeler taşımıyor değilim. Hele ki 23 Haziran’a günler kalmışken ve taraflar bu kadar restleşmişken.

‘Ayrışma’ dediğimizde malum bununla daha çok sosyal medyayı kastediyor, hatta sanal platformlar içinde de muhtevası itibarıyla İnstagram’ı diğerlerinden biraz ayırıp; gerçek hayatın İnstagram tadında olduğunu, hele ki Twitter’ın bu realitenin üzerinde gereksiz sertlikte olduğunu var sayıyorduk.

Cümlede (“sayıyorduk” derken) şimdiki zamanın hikâyesini kullanmamın sebebi var, Türkiye ortalamalarının da biraz dışına çıktığımız günler yaşıyoruz. Diyeceksiniz ki “Bacım biz kahvehanelerde (lafla) hükümet düşürüp yenisini kuran babaların, stadyumlara siyaset sokmuş çocuklarıyız, yeni olan ne ki?”.

Yeni olan şu ki; bu seçimlerde birbirini tanıyan insanların bildik siyasi atışmalarından öte, hiç tanışmayan insanlar da sokakta, markette, dolmuşta meseleye hooop balıklama dalıveriyor. Hadi bir ikisini anlatıvereyim;

Geçenlerde bir outlet AVM’den dönüyorum, 65 yaşlarında iki görmüş geçirmiş kadınla aynı dolmuştayım.  İstanbul’dan yeğenlerini ziyarete gelmişler, inecekleri yeri sordular pek tabii tarif ettim.

Az sonra Tokat Erbaa’lı olduklarını, ilk etapta uçakla Samsun’daki yeğenlere gelerek buradan Bayram için geçecekleri memleketin yolunu kolaylaştırmayı amaçladıklarını söylediler. İyi hoş harikulade mis, hemşeri olduğumuzu da söyleyince sohbet daha bir güzelleşti.

İşte “şurayı da gezin, burası da güzeldir” diye kendimce çabalayıp, Doğupark dediğimiz mevkide Bandırma Vapurunun önünden geçerken “bakın ziyaret etmediyseniz burayı da görün” dememle cici teyzelerin CHP kadın kollarına dönüşmesi bir oldu.

“Her yerde ne güzel o kadar da Atatürk resimleri falan asılı ama nedense burda hep AKP kazanıyor” dedi başı yarım örtülü olan teyze, suratını buruşturarak (teyzem naptın, beğenmediğin insanlar belki arkandaki amca, belki şoför, hatta belki benimdir ne dersin…) .

Evvela gülümsedim geçtim. Maksat Ramazan gün dilim damağım kurumuşken, şehrimize misafir olmuş annemin teyzemin yaşlarında bu iki insanla güpegündüz tartışmamak.

Ancak ne mümkün, beyaz- sarı saçlarını arkadan toplamış diğeri de dâhil oldu konuya (neyseki dolmuş tenha); “çalışıyorlar demek ki insanlar oylarını veriyor” dedim ben de, yüzümdeki ve ses tonumdaki nezaketi saygıyı bozmadan.

Cevabımdan pek hoşlanmadı, “demek çalışıyorlar hımmm” demekle yetinip kısa bir süre sessiz kaldıysa da anladılar ki farklı taraftayız. Bu kez de; “Evet yapıyorlar, ben Maramaray’a da biniyorum hiç de minnet duymuyorum vergi ödüyoruz, yapacaklar tabi niye oradalar” vs dedi.

“Daha önce vergi ödemiyor muydunuz teyzecim?” dedim (bak işte o zaman biraz kızdı sanırım). O arada neyse ki ineceğimiz yere geldik de hanımlar hala mırıldanırlarken (sonraki durakta ineceklerini de hatırlatıp) daha da uzayacak bir gerilime noktayı koymuş olduk.

Yemin ederim, bunun üzerinden iki gün geçmeden bu kez markette.. Bu kez bizim üst caddede Ellialtılar Migros’tayım. Fiyatlar şenlik; kuru soğan 1.80, domates 1.90, hıyar- kabak 2.50 vs..

Soğan seçiyorum, altmış yaşlarında bir hanım soğanların dış kabuğundaki hafifçe renk değişikliğine takılınca (biraz da ziraatçı olduğum için); “onlar önemli değil, kışın fiyatlar artınca stok yaptılar ya sanırım ondan, yoksa soğan güzel” dedim.

“Burası Türkiye hayatım, başımızdakiler yüzünden” demesiyle içimden “yine çattık” dedim. Soğan pahalı olduğu dönem, bundan nemalanmak için depolayan birilerine böyle davranmasını başımızdakiler mi söylemişti, hay mantığınıza sizin.

Vallahi önce yine sustum. Çünkü baktım anlatamayacağım, tam “iyi günler” deyip uzama niyetindeydim ki hanfendi susmadı;  “her şey çok güzel olacak değil mi” dedi, vallahi billahi diyorum ;) Ama susmuyor, soruyu tekrar tekrar sorup cevap bekliyor (kendi istediği cevabı ama)..

“Beylikdüzü’nde her şey çok güzel olmuş demek ” dememle bir irkilse de (yazık garibim, bu da aynı görüşten olduğumuzu sanmış); “Ben İstanbul’dan yeni geldim, orada oturuyorum, tabi çok güzel” dedi.

O halde bana savunduğu adayın birkaç işini saymasını istedim. Sonra vaz geçtim, “bir tane sayın kafi” dedim. Canı sıkıldı, tanışıyormuşuz da onu hayal kırıklığına uğratmışım gibi biraz alındı incindi ama….

Ama ben sizleri aynı topraklarda yaşadığımız aynı suyu içip ekmeği bölüştüğümüz birer insan olarak, birer büyüğüm (veya küçüğüm) olarak sevsem de yanıltamam. Mutlu olun diye inanmadığım şekilde davranamam. Başta kendi saygımdan bunu yapamam ki..

Bu günlerde herkes biraz gergin ama benim (daha da fazla sayıda örneklendirebileceğim) bu polemiklerde gördüğüm; kızmayın ama karşı taraf biraz tepkisel ve başlatan (savunmaya geçmek o değirmene su taşımaksa, kabul üste bir iki tuğla da biz koyuyoruzdur, mecburen).

Sonuçta bir adı ‘Şeker Bayramı’ olan bu Bayramda, inşallah başta söylediğim gibi tatlı yiyip tatlı konuşalım. Küsler barışsın, uzaklar yaklaşsın, 23 Haziran için de hep dediğimiz gibi hayırlısı neyse olsun.

Bir yanlışlık varsa (ki ortaya konan deliller itibarıyla ‘yanlışlık’ sözü az kalır) temennimiz düzelmesi. Gözü kulağı kapatıp “yanlışlık yok” diyenlerinse endişelenmesi yersiz, adayınız zaten hakkıyla almışsa yine alacaktır, değil mi?

Duaların kabul olduğu, ellerin semaya hep birlikte açıldığı bu sayılı günlerde, günlük tartışmaların biraz ötesine geçip ülkemizin etrafındaki gözle görülür kuşatma ve art niyetlerin savuşturulması için de dua edelim diyerek toparlıyorum;

Her şeye rağmen, hep birlikte bu topraklarda minnetsizce yaşayacağımız nice Bayramlara..

 

Hatice OLGUN

haticeolgun2mail.com

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.