|
|
|
|
|
|
Ve elbette bugün sarı öküzün boynuzlarında duran astrolojinin, yarın bir yörüngesi olan dairesel gerçekliği kanıtlanabilirdir...
Kristin Demirci
Söyleşinin Hikâyesi:
Onun kadar iyi astroloji bilemem ama kendisiyle tanışmamın, hayatımın şanslı karşılaşmalarından biri olabileceği çıkarımını yapabilecek kadar astroloji alfabesi bildiğimi düşünüyorum.
Sevgili Kristin Demirci'ye internet üzerinden astroloji ile ilgili bir konuyu araştırırken rastladım. Kişisel sitesindeki bazı yazılarını okudum. Benim için bile (astrolojiyle tanışıklığı sadece burcunu bilmekten ibaret olan okurlarla kıyaslandığımda tabi), biraz ağır olsa da bir derya gibiydi...
Güzel hanımefendi yazmış, yazmakla kalmamış ne sorulursa cevaplamıştı. Ben de bir kaç soru sordum kendisine ve üşenilmeden anlatılmış- dolu dolu paylaşılmış- hiç soru işareti bırakılmamış cevaplar şeklinde geri dönüşü oldu sorularımın. İyi bir astrolog olduğu kadar, incinmekten ve incitmekten imtina eden iyi de bir insan vardı karşımda, yazdıklarından anladım.
Zaten yazı yanılmazdı. Siz görüşmeseniz de, görüşme ihtimaliniz hiç olmasa da, biri size sadece yazıyorsa da... Yazısı yüzünüze gülebilirdi. Yazı sevebilirdi, yazı sevilebilirdi, el sallayabilirdi, güven verebilirdi... Kötü anlamdaysa yazı sizi üzebilir, kelimeleriyle dövebilir, pis pis bakabilir, gereksizce sorgulayabilir ve açığınızı bulmaya odaklanabilirdi…
Evet, yazı elektrik verir okuyana ve işte ben buna "yazı gülümsemesi" diyorum ve içine iyi niyet katılmış yazılardan bahsediyorum. Çünkü ayna gibidir yazı, kişinin iç sureti yazısına yansır biliyorum. İşte bu gülen yazılardandı, sevgili Kristin Demirci’nin dostça mailleri. Sitem kokmuyordu, kıskançlık akmıyordu, açık arama sezilmiyordu, hesap sorma bilmiyordu, ima içermiyordu, beğenmişse dostça söylüyordu.
O didiklemiyor, sadece yazıyordu. İyi ki vardı ve iyi ki yazıyordu… Ve ne mutlu ki astrolojiyle ilgili olan- olmayan yazılarıyla bundan böyle bizlerle burada da olacak. Ben de hiç esirgemediği emeği için çok teşekkür ediyor ve biraz da söyleşiden bahsetmek istiyorum. Söyleşi gerçekten güzel oldu, özellikle de kimliklerimize doğum saatlerimizin yazılmasına ilişkin fikri çok önemli buldum.
Daha soracağım neler vardı neler… Hem astrolojiyle ilgili kendi fikirlerim ve kendi “astroloji öğrenme serüvenim” de yerleşecekti buraya, tabi sığdırabilseydim eğer. Böyle bir yazıyı sonraya bırakıyor ve; gerek lafı çok uzattığımdan, gerekse de kendisini zaman içinde yazılarından da tanıma fırsatı bulacağımızdan, klasik “Kristin Demirci kimdir? sorusunu “iyi insandır yetmez mi?” şeklinde cevaplıyor detayını başka bir zamana bırakıyor ve şimdi (genel hatlarıyla astrolojiyi konuştuğumuz) söyleşiyi veriyorum.
Soru: Gerek soruların sıralanışındaki hiyerarşi açısından, gerekse de bir kısım insanımızın astrolojiyi hala “fal ve büyü” gibi (bilimdışı) olgularla karıştırıyor olmasından dolayı, önce genel manada ve kısaca “astroloji nedir?” sorusunu yöneltmek istiyorum. Cevap: Astroloji kelime anlamıyla yıldız bilimidir. Asto yunan literatüründe, astron yani yıldız kümesi, dizilimi anlamına gelen kelimeden türemiştir. Logia ise bilimin temel aldığı mantıktır. Astroloji bir takım gökyüzü olaylarını değerlendirerek gelecekte yaşanacakları öngörebildiği için, bir kehanet yöntemi sayılır. Logic yani mantıksal olanı kabul eden bilim, "kehanet" olasılıklarını günümüzde hala belli temellere uyarlayamadığından, Astroloji bir bilim olmaktan daha çok, fal ya da hurafe olarak nitelenmektedir.
Ve elbette bugün (şimdilik) sarı öküzün boynuzlarında duran astrolojinin, yarın bir yörüngesi olan dairesel gerçekliği kanıtlanabilirdir :)
Soru: Peki size göre “astroloji” nedir? Astrolog kimdir, bu unvanı hak etmede yetenek mi, bilgi mi, sezgiler mi önceliklidir?
Bana kalırsa astroloji gökyüzünü, doğayı, insanı, psikolojiyi, evrenin tüm yasalarını kapsayan bir felsefedir. Bu felsefeden yola çıkarak yorum yapabilmek ise bir sanattır. İyi sanat ya da kötü sanat yoktur. Ama yetenek kendini ürünleriyle ortaya koyacaktır. Astrolog, etik değerleri muhafaza ederek bu sanatı özgün şekilde uygulayan kişidir. Sezginin astroloji'de yeri vardır evet! Ama sezginin yetenekle de bağlantısı vardır. Başarılı bilim adamları da sezgilerine güvenir. Sezginin olmadığı bir seviye, gelişme de gösteremez. Bu nedenle astroloji teknikleri öğretilebilir, öğrenilebilirdir. Yine de yorum yapabilme yeteneği, kazanılabilir ya da kazanılamazdır. Astroloji bunu da öngörebilir yani kimin astrolog olduğunu, kimin ise olmadığını…
Soru: Astrolojiden tam olarak yararlanabilmek için; kişinin burcunu, yani doğum anında (sadece) güneşinin hangi burçta olduğunu bilmesi yeterli midir? Başka hangi yerleşimler “astrolojiden maksimum yararlanma” açısından en az güneş burcu kadar belirleyicidir?
Cevap: Sanıyorum ki insanların geneli Astrolojinin A'sını bilmeseler bile, doğdukları güne göre güneş burçlarını bilirler. Aslında 12 güneş burcu olduğu değil, 12 burç olduğu bilinir. "Ben burcumun özelliklerinin tümünü taşıyorum, tam bir İkizlerim" ya da "tam bir Kova'yım" dediklerini duyabilirsin. Bu nedenle “Güneş Burcu Astroloji”si, bir yandan da “Popüler Astroloji” olarak isimlendirilebilir. Elbette 7 milyar insanın, 12 kategoride değerlendirilmesi doğru değildir. Hele de astrolojinin psikolojiyle iç içe geçtiği "modern" halinde, bu 12'lik sistem amacını gerçekleştiremez..
Ben bir Yengeç'im ve internet üzerinde burcumun özelliklerini okumak için popüler bir sayfaya giriyorum. Upuzun ayrıntılı açıklamalara rastlıyorum ve evet! "Ben burcumun bütün özelliklerini taşıyorum" diyebiliyorum. Sonra Oğlak Burcu'nu okuyorum; "ama ben Oğlak Burcu olmalıyım! Çünkü bütün özelliklerini taşıyorum!" da diyorum. Tarafsız baktığınızda, aslında Güneş Burçları insanın, "insani" tüm özelliklerini toparlar ve her burç altında bunlara az ya da çok değinir. Bu nedenle tamamen "kişiye özel" niteliklerini tarif etmesinin imkânı yoktur. Hepimiz duygusalız, hepimizin iş/aşk ve maddi sorunları var. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. "Peki bizi hem bu kadar aynı, hem de bu kadar farklı yapan işaretler nelerdir?" diye sorduğumuzda, doğum saatinin ve elbette doğum yerinin önemi ortaya çıkar. Doğum saati bize çok önemli bir veri sağlayacaktır, yani yükselen derecesi.
Yükselen kişinin dışarıya yansıttığı maskesi olarak bilinir ve çağdaş dünyamızda yükselen burcunu bilmek, güneş burcunu bilmekten sonra gelir. Sonra bir de ay burcu vardır. Bana kalırsa bütün bu sembolikler aynı değerdedir. Bu nedenle doğum anı haritasının kişiye özel incelenmesi gerekir. Her doğum anının parmak izi gibi benzersiz olduğu düşünülürse, her insanın benzersiz yanları ancak bu şekilde yorumlanabilecektir. Belki 200 yıl sonra eğer tarihi bir kez daha tekrar etmezsek, " a sen nasıl Mars'ının hangi burçta olduğunu bilmezsin" gibi güncel konuşmalar yapılmasını isterim. Örneğin kimliklerimize net doğum saatimizin de yazılmasını da çok isterdim.
Soru: Nedir “doğum haritası” yada “horoskop”, neden önemlidir ve bir doğum haritası bizi hangi konularda bilgilendirebilir?
Cevap: Kişisel doğum haritası, ilk nefes aldığınız anın gökyüzü konumudur. kişinin bütün potansiyellerini öngörebilir. Yetenekleri, mesleği, eğilimleri, ailesi, kökleri, alışkanlıkları aklına gelebilecek bütün potansiyelleri öngörebilir. İnsanın kendisini tanımasını sağlar. Kendini bilen kişi ise, elinden gelenin en iyisini yapabilmek için bir adım atmış olur. "Ben neden filanca sorunumu aşamıyorum" gibi bir soruya cevap verir. "Ben filanca şeyi ne zaman gerçekleştireceğim ya da sahip olacağım" sorusuna da cevap verir. Kısaca doğum anı sizin yol haritanızdır. Kaybolduğunuzda yolunuzu bulabilir, gitmek istediğiniz yere olan mesafenizi ölçebilirsiniz. Yine de kestirme yol yoktur, yolculuğun kalitesini seçmek ise, sizin elinizdedir.
Olayların da doğum anı vardır. Örneğin bir iş yada işyeri açtınız; resmi olarak atılan ilk imza, bu olayın doğum anı olarak kabul edilir. Ülkelerin doğum haritası ise, genelde bağımsızlık ilan edildiği tarihleri temel almaktadır. İlişkilerin dahi bir doğumu vardır. Bu nedenle, astroloji aynı zamanda size en kaliteli zamanı seçebilme şansı da sunacaktır. Açtığınız işin, başladığınız ilişkinin potansiyellerini, gidişatını ya da sonuçlarını öngörebilirsiniz. Bunun bir sınırı yok.
Soru: Yazılarını takip eden biri olarak ben şahsen biliyorum ki astrolojiye dair oldukça spesifik konularda gayet profesyonelce çalışıyor ve yazıyorsun. Ancak astroloji ile yeterince ilgilenmeyen okurların da anlayabileceği dilden konuşmak gerekirse (ve en çok bunu merak ettikleri de iyi bilinirse); çok genel anlamda ve kısaca, nedir önümüzdeki dönemde burçları bekleyen olasılıklar, zorlanacakları yada şanslı oldukları konular?”
Cevap: Bu konuda seni ve okuyucularını kırmayarak elbette kısaca genel bir kaç yorum yapmak isterim. Öncelikle 2009 Ekim ayından beri Satürn Terazi Burcunda ilerlemeye başladı, yaklaşık 2 sene daha orada kalacak. Bu yıl en köklü değişimler öncü burçlarda (Terazi, Koç, Yengeç, Oğlak) gerçekleşecektir. Genelde kariyer ve ilişkiler hakkında önemli gelişmeler sağlanır. Ocak, Nisan, Mayıs, Temmuz, Ağustos ve Aralık ayları özellikle Teraziler için belli sınavlar verecekleri dönemlerdir. Sabır gösterebilirlerse, 2011 yılıyla beraber iniş ve çıkışlı grafik, dengesini bulacaktır. Koçlar Haziran ayında kendi işlerini açabilir, bir işin başına getirilebilirler. Ani gelen şans konusunda, şüpheci olmalarını tavsiye ederim.
İkizler, Yay, Balık ve Başak için ise eğlence, macera arayışı, kimi zaman şans faktörüne olan inançları, yerini sorumluluklara bırakacaktır. Şansına ısrarla güvenmenin yanılgısını fark ederek olgunlaşabilirler. Bu sorumluluklar arasında çocuk sahibi olmak da olabilir. Olumlu görünse de sorumluluk duygusu bir baskı faktörü olarak algılanabilir. Özellikle Mayıs ayının son 2 haftası içerisinde geçtiğimiz 3 sene içinde yaşanan talihsiz olaylara son nokta konabilecektir. Aslında gündemlerini zorlayan meselelerin 2000- 2001 yıllarında oluşmaya başladığını fark edeceklerdir. Mayıs'tan sonra rahatlayacaklar.
Boğa, Aslan, Akrep ve Kova Burçları yazgının peşlerini bırakmadığı 2 sene yaşadılar. Şimdi etraflarına bakıp, "acaba güvenli midir?" diye düşünüyorlar. Fevri duygularla alınmış kararların neticelerini gördüler. Bu yüzden temkinli olmayı tercih edeceklerdir. Artık tehdit altında da hissetmeyecekler. Verimli çalışmaları sahne arkasından gerçekleştirecekleri bir yıl olacaktır diyebilirim Çokça göz önünde olmamaları onlara; kendilerine zaman ayırmalarını, zihnen dinlenmelerini sağlayacaktır 2009 Aralık'tan beri genel bir sıkıntı, rutin, isteksizlik halindeydiler, Mart ortasındayız, artık rahatlayabilirler. Mars gereken enerjiyi ileri hareketiyle sağlayacaktır.
Elbette her zaman ifade ettiğim gibi, yorumlarımın son derece genel olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Soru: Oldukça güzel bir sohbetti, bize zaman ayırdığın için çok teşekkür ediyorum. Kendi adıma yararlanmakla birlikte bu konuya ilgili biri olarak hala sorulacak onlarca soru var kafamda. Okurlarımızın da aynı durumda olduğuna inanıyorum ve kalan sorularımızın cevabını zaman içinde www.astrofaculta.com ‘daki yazılarını takip ederek alabileceğimizi düşünüyorum. Ama son olarak benim göremediğim, seninse özellikle dile getirmeyi tercih ettiğin bir şey varsa onu almak isterim.
Cevap: Nezaketin ve özenle seçilmiş soruların için ben teşekkür ederim. Umarım ilerleyen zamanlarda daha uzun sohbetlerimiz de olur. Astrolojiyi çocuğu gibi seven, yaşamına katmış bir astrolog olarak okuyucularına söyleyebileceğim tek şey; kimsenin onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyemeyecek oluşudur:) İlk nefesle içimize dolan yaşam, yazgıyla şekillenir evet, ama yazgıya hizmet etmez. Bu hayatımız tek ve biricik. Bugün dünyayı kurtaramıyor oluşunuz, ya da işinizde haksızlığa uğramanız sorun değil. Belki bugün birinin gülümsemesini sağlayabilirsiniz ve belki bu elinizden gelenin en iyisidir. Hepsi bu! İnsanlar bazen gökyüzündeki yıldızlara hayran olduğumu düşünürler. Oysa ben hep size bakıyorumdur. İnsan ancak bir yıldız olduğunu hatırladığında, ilham veren bir nefes armağan edecektir. Ve belki de bu nefes yazgıyı alt edebilir. |
|