ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Haber & Söyleşi / Sürmeli Köyü Kooperatif Hikayesi.. « geri
Proje kapsamında ilk toplantı 2011 Mart ayında OMU öğretim görevlileri tarafından gerçekleştirilmiştir. Burada çiftçilere organik tarımdan, sulamadan, hayvancılık ve seracılığa kadar uzun uzun bilgiler verilmek suretiyle sohbetler edildi. Akabinde Bafra İlçe Tarım Müdürlüğü ile görüşülerek ikinci toplantı Sürmeli Köyünde gerçekleştirildi. Burada da meyvecilik, seracılık, sebzecilik konularında bilgiler aktarılarak organik ve konvansiyonel tarım arasındaki temel farklılıklar anlatılmış oldu. Samsun Valiliği Özel İdare Müdürlüğü de Ar-Ge faaliyetleri kapsamında projeye ilgi duymuştu. Köye gelerek incelemeler yaptılar, köyümüzün genel konumu ve dokusundan çok etkilenmişlerdi

Sürmeli Köyü 1924 yılında Yunanistan’ın Kavala Bölgesinden gelen Olucak Köyü mübadilleri tarafından kurulmuştur.

Köyde 92 yıllık macera olan tütün başta olmak üzere; buğday, mısır ve son yıllarda sulu tarıma geçilmesiyle çok sayıda meyve sebze yetiştiriciliği yapılmakta olup, yine tütünden geri dönüşler sebebiyle hayvancılığa doğru da bir dönüşüm olmuştur.

Halen köyde yetişen 120’yi aşkın ürünün alıcısıyla buluştuğu ve ilçeye yaklaşık 10 kilometre uzaklıktaki Sürmeli Mahallesi'nde, Sürmeli Köyü Derneği tarafından hafta sonu kurulan pazarda ise özellikle köylü kadınlar yetiştirdikleri doğal ürünleri satışa sunuyor.

Sağlıklı beslenme konularına ilgi duyan (gerek Samsunlu ve gerekse de şehir dışından) insanların doğal köy ürünlerine kolaylıkla ulaşabildiği pazar sayesinde üreticiler de emeklerinin karşılığını alabilmekte, köylerinin ve ürünlerinin tanıtımını gerçekleştirebilmektedirler.

Pazar dediysek de öyle gelişi güzel değil elbet.. Uyarma, kınama, pazardan ‘1 haftadan- 1 aya kadar’ uzaklaştırma ve en nihayetinde pazardan çıkarma cezalarını bile içinde barındıran ve katı kuralları olan bir ‘disiplin yönetmeliği’ dahi var.

Bu sıra dışı köyün, alışılmışın dışındaki gayret ve başarılarını istedik ki gidip yerinde görelim; bu vesileyle diğer köylerimize de örnek olmasını arzu ettiğimiz çalışmalardan sizleri de haberdar edelim.

Bu amaçla Dernek Başkanı (emekli banka müdürü ve aynı zamanda Bafra TEMA Vakfı Başkanı) Sn. Süleyman ÖZATA ile dergimiz adına bir röportaj gerçekleştirerek, kendisinden bizlere bu serüveni anlatmalarını istedik..

Bize kendinizi ve köyünüzü biraz anlatır mısınız?

S.Özata: Ben Süleyman Özata. Sürmeli Köyü Derneği (kısa adı SÜR-DER) Başkanıyım. Emekliyim ama tabi ki tarımla da iştigal ediyorum. Aslında biz Sürmeli Köyü olarak 1924’te Balkanlardan gelen mübadil bir köyüz. O tarihten itibaren tütün, hayvancılık ve buğdayla iştigal ediyorken sonraları sulu tarıma geçilmesiyle meyve sebze üretimine de yönelerek 92 yıldır bu toprakların ekmeğini yiyoruz.  Köyümüzün nüfusu 1974 yılına kadar hızla artmış olup, 1975 yılından sonra köyden çeşitli yerleşim yerlerine (tersine) göç başlamıştır.1987 yılına kadar köyden 126 hane göç etmiştir. Bu tarihten sonra ise göç durma noktasına gelmiştir.

Köyün nüfusu yaz aylarında artmaktadır. Özellikle İstanbul’dan yaz aylarında yoğun bir şekilde insanlar gelmektedir. Yaz tatillerini geçirdikten sonra tekrar geriye göç başlamaktadır. Köyde 8 yıllık ilköğretim okulu, cami ve Kur’an kursu binası, tarım kredi kooperatifi ve sağlık ocağı bulunmaktadır. Nüfusun az olması poliklinik sayısında azlık olmasından dolayı sağlıkta aile hekimliğine geçilmesi ile beraber sağlık ocağı kapanma noktasına gelmiştir.

Köyümüzde Kuşkayası’ndan gelen su kullanılmaktadır.2006 yılında başlayan proje ile su şebekesi tamamen değişmiş olup, 2007 yılının ilk aylarından itibaren yeni şebekeden su kullanılmaktadır. Bafra’ya uzaklığı 13 km olan köyümüzün 2006’da yenilenen yolunun elverişliliğinden dolayı ulaşım da eskisine nazaran kolay olmaktadır.

Biraz derneğinizden ve projenizden bahsedelim. Bize SÜR-DER ve faaliyetleri ile bu aşamaya geliş yolculuğunuzu anlatır mısınız?

S.Özata: Bafra Kaymakamlığı Özel İdare Dairesi 2010 yılı bütçesinden İkizpınar Damlama Sulama Projesini tamamladığında Sürmeli Köyünün ekilebilir alanlarının % 50’si sulanabilir duruma gelmişti. Yalnız bir belirsizlik söz konusuydu bizce. Bu sulama yöntemiyle bu topraklarda ne yetişebilirdi? Bugüne değin 92 yıllık bu köyde tütün başta olmak üzere buğday ve mısır tarla tarımı yapılmaktaydı. Tütün ziraatı bırakıldıktan sonra buğday, fiğ ve ikinci ürün olarak silajlık mısır üretimi ev hayvancılığını beslemek için sürdürüldü.

OMU Bafra Meslek Yüksekokulu’ndaki Organik Tarım Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Kemal AYAN ile de görüşmelerle süren bu arayışlara yardımcı olmak için; ben, Kemal ALTINSOY, tütün eksperi Hakan KARAALİ ve Köy Muhtarı Cengiz TAN sivil inisiyatifi alarak bu güçlerimizi birleştirmiş olduk.

Proje kapsamında ilk toplantı 2011 Mart ayında OMU öğretim görevlileri tarafından gerçekleştirilmiştir. Burada çiftçilere organik tarımdan, sulamadan, hayvancılık ve seracılığa kadar uzun uzun bilgiler verilmek suretiyle sohbetler edildi. Akabinde Bafra İlçe Tarım Müdürlüğü ile görüşülerek ikinci toplantı Sürmeli Köyünde gerçekleştirildi. Burada da meyvecilik, seracılık, sebzecilik konularında bilgiler aktarılarak organik ve konvansiyonel tarım arasındaki temel farklılıklar anlatılmış oldu. Samsun Valiliği Özel İdare Müdürlüğü de Ar-Ge faaliyetleri kapsamında projeye ilgi duymuştu. Köye gelerek incelemeler yaptılar, köyümüzün genel konumu ve dokusundan çok etkilenmişlerdi. Yapılan toplantıda Tarımsal Dönüşüm ve Organik Tarım projesine ekolojik turizmi de eklemeyi önerdiler. Düşünce heyecanla karşılandı.

Eylül 2011’de yapılan toplantıda alınan karar gereği başlayan Organik Tarım Kursu da Mart 2012’de başladı. İki buçuk ay kadar süren eğitim sonrasında 21 çiftçimiz belge almaya hak kazandı. Aynı günlerde, bu proje paralelinde bir su değirmeni projesi de hayata geçirildi. Yine o günlerde köyümüze 2 adet sera tahsis edilerek; Keltepe, yamaç paraşütü eğitim alanı olarak kabul edildi.  Sulama kanalları tamamlanan, foto- safari çekim alanı ilan edilen köyümüz Bafra Kaymakamlığınca organik- ekolojik turizm alanı olarak ilan edildi. Nisan 2013’de organik halk pazarı kurulum çalışmaları başlamış olup 6 Eylül 2014’de bayramlaşma akabinde Pazar açılışı yapılmıştır. O günden beri de doğal ürünler pazarımız her hafta Pazar günleri meraklısıyla buluşmaktadır.

Projenin bir de ‘ekolojik turizm’ ayağı var, biraz da bundan bahsedelim isterseniz.

S.Özata: Ekolojik Köy olma yolunda ilk adımların atıldığı Köyümüzde ekolojik eğitimlerle beraber “Ekolojik Yaşam Merkezi” oluşturma çalışmaları başladı. ‘Bafra İçin Hepimiz’ oluşumu ile Bafra Genç İşadamları Derneği’nin destekleriyle Köyümüzdeki eski tarihi yapılar restore edilerek Ekolojik Turizme kazandırılacak. Ekolojik Turizmin ilk ayağı olarak da sonradan camiye çevrilen tarihi kilise ile su değirmeni restore edilecek. ‘Bafra için Hepimiz’ oluşumu ve Bafra Genç İşadamları Derneği bünyesindeki inşaat mühendisi- şehir plancısı üyelerin içinde bulunduğu heyet kilise ve su değirmeninde incelemelerde bulundu.

Sürmeli Köyü’nün doğal ve tarihi yapısı ile Ekolojik Köy olma yolunda ideal olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ali Kemal AYAN’a göre; “Köyde yaklaşık 25 eski yapı bulunuyor. Bunların hepsi butik otel şeklinde ekolojik turizme kazandırılabilir. Biz öncelikle merkezi bir konumda bulunan tarihi taş kiliseyi ekolojik yaşam merkezi yapmayı planlıyoruz. Yaklaşık 100 metrekarelik bir taş yapı. Çevresi ile de çok doğal bir görünümü var.”.

Bir organik yaşam alanı hayal ediyoruz. Bölgemizdeki insanlara, şehirlilere, kentlilere hafta sonları güzel bir ekolojik yaşam alanı sunmayı düşünüyoruz. Tüm çalışmalarımız bunun adına. Kırdaki insanların yaşantılarını ve kırdaki insanların ürettiklerini kentliler burada paylaşacaklar. Henüz yolun başındayız, ama o iradeyi oluşturduk.

Peki, biraz da köyünüzde tütün sonrası yetişen ürünlerden bahsedelim. Genel olarak neler yetişir bu güzel köyde?

S.Özata: Köyümüzde; serada yetişen domates- patlıcan- biber gibi ürünlere ilaveten, Bafra Ovasında yetişebilecek ve ihtiyaç duyulan her türlü ürün de yetişebilmektedir. Öyle ki 120’nin üzerinde toprak altı- toprak üstü ürünü halen köyümüzde yetiştirmekteyiz. Bitkisel zenginliğimizi ifade açısından, bizi dinleyenlerin kafasında bir fikir oluşması için diyebilirim ki; her sene köyümüzde Ot Bitkileri Yemekleri Yarışması düzenliyoruz. Misal geçen seneki yarışmada (1’i endemik olmak üzere) 32 çeşit yenilebilir ot kaydedildi. Bitkisel üretimin yanı sıra örneğin kendi buğdayımızdan kuskus- bulgur- tarhana- makarna- erişte gibi geleneksel ürünlerle; hayvansal üretim sonrası elde edilen sütten de tereyağı- çökelek- yöresel peynir gibi çıktıları da üretiyoruz. Üretimin de ötesinde bize gelen alıcı ve misafirlerimiz, üretim sahamız olan tarlalarımızı- ahırımızı- kümesimizi yerinde görerek ortamı yaşıyor. Ürünün nasıl yetiştiğini görüyor, toprağı kokluyor. Yanı sıra tıbbi aromatik bitkilerin tarımını ve köyümüzde yapılabilirliğini araştırıyoruz, çilek yetiştiriyoruz. Organik gübreyi de kendimiz üretmeye başladık. Ayrıyeten yonca yetiştiriciliği de projemizin içinde olup, İl Müdürümüz Kadir GÜVEN beyden istediğimiz yonca tohumluğu sağolsun elimize ulaştı ve 12 dönümde yonca üretimini başlattık. Şahsi düşüncem özellikle küçük işletmeler için yonca üretiminin ön plana çıkması gerektiğidir.

Son olarak bize tıkandığınız, yetkililerin dikkatini çekmek istediğiniz noktaları anlatır mısınız?

S.Özata: Öncelikle, devlet ve taban arasında daha gelişmiş bir diyalog olması gerektiğini düşünüyoruz. Ben kendim, 92’den beri STK’ların içinde olup, 78’den beri de yöneticilik dâhil çeşitli devlet kademelerinde bulunmuş biri olarak kendim de tavanla- tabanı birleştirebilmiş değilim. Köylü üretmeye üretiyor ama yeter ki alım garantisi verilsin veya benzer şekilde çiftçi tütünü kaldırınca yerine ne ikame edeceği konusunda muğlak kalmasın. Tütün demişken, benim fikrim; bu bölgede kesinlikle tütün olmalı, genel olarak da memleketin neresinde ne en iyi yetişiyorsa orada muhakkak o ürün yetiştirilmeli. Zira tabiatın bir oluşumu, müsaadesi var.   Jersey ırkı da aynı şekilde, buraya en uygun, insanımızla duygusal bağı olan ve bakımı- beslemesi nispeten kolay bu ırkın köyümüz sınırlarında desteklenmesini talep ediyoruz. Verimi düşük olabilir ama yağ oranının yüksekliği ve sütünün kalitesi ile az önce saydığım besicilik avantajları yüzünden talebimiz bu yönde. Ayrıca destekler konusunda da; büyük çiftçinin (tapu esaslı) büyük desteklendiği yerde, küçük işletmelerin daha çok desteğe ihtiyacı olduğunun altını çizmek isterim. Bunların dışında tapu gibi hukuk ve bürokrasiyle ilgili engel teşkil eden konularda düzenleme talebimizi de iletmek isteriz. Bir de kahvaltı evi projemiz var, bununla ilgili de destek bekliyoruz. Kendi imkânlarımızla kadın üreticilerimizin seminer ve toplantılara katılımını sağlamaya çalışıyoruz, zira onlar bu projenin can damarı. Türkiye’nin birçok yerine eğitici geziler düzenledik, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de bazı etkinlikler gerçekleştireceğiz. Devletimizden beklentimiz bütün bu aşamalarda ve faaliyetlerimizde daha fazla desteklenmek, bürokratik engellerin daha az önümüze çıkması..

İnşallah diyoruz biz de bu temenniye.. Ve bu güzel söyleşi için teşekkür ederken, çalışmalarınızda kolaylık ve başarılarınızın devamını diliyoruz.

S.Özata: Ben teşekkür ederim, kendimizi anlatma imkânı sağladığınız için.

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.