GİRİŞ:
Protein insan beslenmesi için oldukça önemli bir besin öğesi olup, vücuttaki dokuların gelişmesini, yenilerinin oluşmasını ve hasar gören dokuların tamirini sağlar. Uzun süre az miktarda alınan veya hiç alınmayan protein vücut dengesini bozabilir. Yaşa ve aktiviteye göre değişmekle birlikte Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günde yaklaşık 0.45 gr. x kişinin kilosu; yani 80 kiloluk bir kişi için 36 gr. protein alımı yeterli görülmektedir. Diğer bir çok kaynak, kişinin kilosu başına 1 gr. proteinin uygun olacağından bahsetmektedir. Besinlerden alınan proteinler, aynı zamanda enerji kaynağıdır. Ancak proteinlerin asıl tüketim amacı vücuda enerji sağlamak değil, büyüme ve doku onarımı gibi görevlerde bulunmaktır. Toplam günlük enerjinin % 10-15’i kadarının proteinlerden sağlanması önerilmektedir (1).
Vücuda protein alımında sorun aslında proteinin kalitesidir. Vücudun yapıtaşı olarak kullanıldığı, hücre yenilenmesinde ihtiyaç duyulan proteinler 22 adet amino asitten oluşur. Bu amino asitlerin 14 tanesi vücutta üretilirken, 8 tanesi dışardan gıdalar yoluyla alınmak zorundadır. Elzem amino asitler dediğimiz bu 8 tanesi, sadece et, tavuk ve balıkta süt, süt ürünleri ve yumurtada bir arada ve yeteri miktarda bulunmaktadır. Bitkisel kaynaklı ürünler içinde yalnızca soya fasulyesi tüm elzem amino asitleri bünyesinde bulundurmaktadır. Protein oranı bakımından oldukça iyi durumda olduğunu bildiğimiz kuru baklagiller bile elzem amino asitlerin tümünü soya ile aynı oran ve yeterlilikte içermemektedir.
Yüksek ve kaliteli protein içeriği ve geniş endüstriyel kullanımı ile her geçen gün daha geniş ekim alanları bulan soya fasulyesi, bu gün dünyada en fazla üretilen ürünlerden bir tanesidir. Tek yıllık üretilen, yetiştiği toprağa havadaki serbest azotu bağlayarak kendinden sonraki bitkiye olumlu katkılar sağlayan bu bitki, baklaları içindeki taneleri için protein ve yağ amaçlı olarak üretilmektedir.
İNSAN BESLENMESİNDE SOYANIN ÖNEMİ
Soya fasulyesi % 40-45 düzeyindeki yüksek protein oranı ile, çoğu hayvansal kaynaklı besin maddesinden daha yüksek düzeyde, üstelik kolay sindirilebilir protein içermektedir. Bu yönüyle, insan beslenmesi açısından diğer bir çok yararının yanı sıra kolesterol içermeksizin vücuda protein sağlamanın pratik, ekonomik, sağlıklı ve lezzetli bir yoludur. Çizelge 1 de farklı besin maddelerinin 100 gramında bulunan ortalama protein miktarları verilmiştir. Çizelge 2 de ise yarım fincan pişirilmiş soya fasulyesinin içindeki besin maddeleri içeriği verilmiştir(16). Çizelge.1. Nüfusun çok olduğu Asya ülkelerinde binlerce yıldır et yerine kullanılan, kutsal özellik taşıyan ve uzun süre yabancılardan gizlenen soya fasulyesi ve buna dayalı ürünler dünyada özellikle ABD başta olmak üzere tüm batılı ülkelerle Uzakdoğu ülkelerinde en fazla tüketilen gıda maddelerinden birisidir. Özellikle soya fasulyesi üretiminde dünya lideri olan Amerika Birleşik Devletleri ve gelişmiş ülkelerde soyadan elde edilen süt, yoğurt, peynir, kemiksiz et, dondurma, dondurma külahı, pasta, kahve, salça, yağ, margarin, alkol, soya unu, ekmek, makarna, çocuk maması, hayvan yemi, yeşil gübre, plastik maddeler, mürekkep vs. gibi ürünler bu bitkinin ne kadar önemli ve ne kadar çeşitli alanlarda kullanılabildiğinin en açık göstergesidir. Ayrıca ihtiva ettiği yüksek protein oranı sayesinde ete benzer ve ikame ürünlerin yapımında kullanılan soya fasulyesinden elde edilen 453 gr. kadar soya ununda 31 yumurtanın, 6 büyük şişe sütün ve 900 gr. kemiksiz etin ihtiva ettiği kadar protein bulunduğu laboratuar deneyleriyle ispat edilmiştir. Bununla birlikte soya fasulyesi ve türev ürünlerin kolesterolü düşürdüğü, meme ve prostat kanserine karşı koruyucu etkisinin olduğu, kemik sağlığına iyi geldiği, hafızaya olumlu etkide bulunduğu, kadınlarda menopoz sırasında hormonal denge açısından olumlu etki yaptığı, şeker ve böbrek hastalıklarına da iyi geldiği bilinmektedir (2).
İnsanlarımızın yeterince protein alamaması gelecekte küreselleşme süreci içinde toplumlar arası rekabette fiziksel ve zihinsel olumsuzluklar olarak uzun bir süreçte bize geri dönecektir(3). Protein ihtiyacının giderilmesinde soya yüksek protein içeriği ile, üstelik diğer kaliteli protein kaynağı besinlerden daha ucuz maliyetlerle insanımızın beslenme düzeninde yerini almalıdır. Özellikle beslenmeyi ancak karın doyurma amaçlı olarak uygulayabilen düşük gelir seviyesindeki insanımızın daha çok ekmek tükettiğini düşünürsek, ekmekte soya unu kullanımının bu kesimin protein açığının giderilmesinde bir nebze de olsa katkı sağlayabileceği açıkça görülebilmektedir. Ülkemizde soya ununun kullanımı unlu mamullerde hızla artmaktadır. Ekmekte soya unu kullanımı hamurun su bağlama özelliğini ve ekmeğin hacmini artırarak fiziksel yapısını iyileştirdiği gibi soya unu kullanılarak yapılan ekmek, protein takviyesiyle yalnızca doyurucu bir gıda olmaktan ziyade besleyici bir gıda haline de gelmektedir. Normal ekmeğe göre daha hacimli olan soyalı ekmek, daha geç bayatlamakta ve raf ömrü yaklaşık 2-3 gün daha uzamaktadır.
Lezzet ve sağlık yönünden sağladığı faydaların yanında ekmekte soya kullanımının ekonomik açıdan da önemli getirileri vardır. Yapılan bir araştırmada ekmek üretiminde kullanılacak 100 kilogram una 3 kilogram soya unu katılması halinde, 33 adet fazladan ekmek elde edildiği kanıtlanmıştır. Bu da ortalama 9 milyon lira kar demektir. Türkiye'de günlük 120 milyon adet ekmek üretilmektedir. Bu rakam hesaba katıldığında ekmekte soya unu kullanımına geçilmesi halinde ülke ekonomisine günlük 1 katrilyon 800 trilyon lira kazandırılabilmesi mümkün görünmektedir. Soyanın ekmeğin raf ömrünü de uzatması, çöpe atılacak ekmek sayısını azaltacağından bu açıdan da tasarruf sağlanacaktır (4).
HAYVAN BESLENMESİ VE SOYA
Yüksek protein içeriği soyayı özellikle son yıllarda hayvan beslenmesi için de yüksek derecede önemli kılmış ve bu durumda soya diğer bir çok sanayi dalında kullanımına ek olarak yem sanayinin de olmazsa olmazı durumuna gelmiştir. Yüksek yararlanılabilirlik oranı ve arzu edilen yağ asidi bileşiminden dolayı tam yağlı soya tüm hayvanların beslenmesi için oldukça gerekli, fevkalade sindirilebilirliği olan bir besin maddesidir. Dengeli amino asit, by-pass protein, enerji, temel yağ asitleri vitamin ve mineraller için iyi bir doğal kaynak olarak tüm beslenme uzmanları ve üreticiler tarafından bilinmekte ve tavsiye edilmektedir. Yemlerde bulunan proteinlerin bir bölümü, rumen fermantasyonundan etkilenmeden rumeni terk eder (by-pass protein). Yem proteinlerinin rumende yıkımlanma hızı rumende sentezlenen mikrobial protein miktarını önemli ölçüde etkilemektedir. Rumende hızlı yıkımlanan yem proteinleri, rumen mikroorganizmaları bu yıkım hızına ayak uyduramadıklarından yıkımlanan azotun büyük bir kısmı amonyak şeklinde rumeni terk etmektedir. Rumende yavaş yıkımlanan proteinlerden ortaya çıkan azotlu bileşikler ise; rumen mikroorganizmaları tarafından daha etkin ve daha uzun süre kullanılmaktadır. Bu nedenle ruminant rasyonlarında yıkımlanma hızı yüksek olan proteinler yavaş yıkımlanan proteinler ile kombine edilerek verildiği taktirde mikrobial protein üretimi artmakta ve dolayısıyla rumenden ince bağırsağa daha fazla protein geçişi sağlanmaktadır(5). Bu yüzden by-pass protein kavramı oldukça önemli olup proteinden yüksek yararlanılabilirlik anlamına da gelmektedir. By-pass protein içeriği ile soya hayvan beslenmesi için ayrıca önem taşımaktadır.
Tam yağlı soyanın (full-fat) bir bitkisel protein, hayli etkin ve kolay sindirilebilir bir enerji kaynağı olarak kullanımı, tüm yem endüstrisinde olduğu kadar hayvanların ve balık türlerinin beslenmesinde ve dünya gıda endüstrisinde bir devrim yaratmıştır. Tam yağlı soya, yüksek protein düzeyi ile yüksek yağ muhtevasını ilginç bir şekilde aynı üründe toplamış bir madde olup özellikle kanatlı beslenmesi için çok daha fazla önem taşımaktadır (6). Soya küspesi diğer küspelerden daha çabuk ve daha iyi bir şekilde hayvana yarayışlı olmaktadır.Yapılan çalışmalar göstermiştir ki; Soya ile beslenen tavuklar diğer küspelerle beslenenlere göre on beş gün önce aynı ağırlığa ulaşmaktadırlar. Dolayısı ile tavuk eti üretimimiz ve ihracatımız diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de soyalı yemlere bağlıdır (7) Dünyada üretilen soyanın % 77 lik bir kısmı öncelikli olarak protein ve amino asit kaynağı olarak hayvan beslenmesi endüstrisinde kullanılmaktadır (8). Türkiye’de ise hayvan beslenmesinde hayati önem taşıyan küspe tüketimi sadece 291.000 tondur. Buna karşılık yurdumuzdaki hayvan sayısının ancak altıda birine sahip olan Belçika’da tüketilen küspe miktarı ülkemizdekinin üç misli kadardır (9). Sağılan hayvan sayısı bakımından, hayvancılığı gelişmiş bir çok ülkeden ileride olan Türkiye’de birim hayvandan elde olunan süt miktarı dünya ortalamasının ve AB ülkelerinin gerisinde kalmaktadır (10). Aynı şekilde hayvanlarımızın düşük kaliteli yemlerle beslenmesi nedeniyle süt verimi yanında et verimi de düşmektedir. Örneğin yüzölçümü ve nüfusu bakımından bize göre oldukça az olan Danimarka ve Hollanda’nın bizden iki misli fazla süt ve et üretmeleri düşündürücüdür (9).
ÜLKEMİZDE SOYA ÜRETİM DURUMU VE İTHALAT SEBEPLERİ
İnsan ve hayvan beslenmesinde, özellikle protein ihtiyacının karşılanmasında bu denli önemli olan soya fasulyesinin ülkemizde üretimi ne yazık ki henüz istenen ve gereken düzeyde değildir. Ülkemiz yıllar itibarı ile soya küspesi, işlenmemiş soya ve az miktarda da olsa bazı işlenmiş soya ürünleri ithalatı için her yıl artan oranlarda olmak üzere oldukça yüksek rakamlara karşılık gelen bedeller ödemektedir.
Dış ticaret rakamlarının belirlendiği en son yıl olan 2004 yılında, Türkiye 466.000 ton soya küspesi ithalatı karşılığında 145 milyon dolar; yine aynı yıl 682.000 ton işlenmemiş soya için 227 milyon dolar tutarında ödeme gerçekleştirmiştir (11). Soya ithalatı içinde en yüksek payı soya küspesinin alması ve önümüzdeki yıllarda bilinçlenen bir toplum olmamızın soyalı beslenme düzenine geçişi ciddiyetle gündeme getirmesi ile birlikte bilhassa yüksek oranda protein içeren yeni çeşitlerin hızla ülkemiz tarımına kazandırılması gerekmektedir. Ülkemizde geleneksel tarım sistemimizde daha önce yer almamış diğer bazı ürünlerde olduğu gibi soyada da çeşit sıkıntısı zaten gündemde olan ve bu üründe üretimi kısıtlayan önemli eksikliklerden biridir. Birkaç adet yerli çeşit ülkemiz için tüm bölgelerin ekolojik yapısına uygun olmamakta olum grubu olarak geniş bir seçim imkanı sunan yabancı orijinli çeşitlerin ise ıslah çalışmaları dışında üretim amaçlı kullanımına izin verilmemektedir. Bu çeşitlerin ülkemiz için tescili ise bir çok engele takılarak (bu yolla üretim izni alınabilen bir kaç yabancı çeşit dışında) mümkün olmamaktadır.
Durum böyle olunca bir an önce yağlık (yağ oranı yüksek), yada yemlik-yemeklik (protein oranı yüksek) çeşitlerin geliştirilmesi ve Türk tarımının hizmetine ivedilikle sunulması gereklidir. Islah çalışmalarında kurumsal olarak eldeki imkanların ne yazık ki kısıtlı oluşu seleksiyon aşamalarında yalnızca gözle tayin edilebilen bazı kriterler üzerinde durulması sonucunu beraberinde getirmektedir. Bu durumda belki de çoğu kez; boy, gövde yapısı, bakla sayısı vs. gibi gözlemlenebilir kriterler bakımından vasat, fakat spesifik verim diye tabir edilen protein ve yağ verimi bakımından nispeten iyi durumdaki bir çok genotip yada hat tabiri caizse ıskalanabilmektedir. Bu durumu önlemek amacıyla gerekli laboratuar altyapısının sağlanarak bir an önce bu işle uğraşan personelin hizmetine sunulması gereklidir. Dolayısı ile ülkemizde henüz protein ıslahından söz etmek en azından geçmiş yıllar için mümkün değildir. Bu konuda özellikle Amerika’da yapılmış bir çok çalışma literatürlerde yer almaktadır. Arkansas Tarımsal Araştırma Merkezi’nde gerçekleştirilen bir çalışmada insan ve hayvan beslenmesi için günümüzde daha fazla protein oranına sahip daha iyi soya çeşitlerinin geliştirilmesi amaçlanmış, yağ ve proteinin soyanın üretilme sebebi olan ve endüstriyel değerini kendisine kazandıran iki önemli ticari özellik olduğu vurgulanmıştır. Aynı çalışmada; soyanın daha çok yağı için üretildiği yaygın olarak kabul görse de, son ticaret verilerinin ışığında protein amaçlı üretimin hızla yükselen oranda değer artışı gösterdiği ve bu yönüyle uluslararası pazarlarda değer kazanmaya başladığı da vurgulanmaktadır (12).
Çeşit sıkıntısına ek olarak ülkemizde maliyetlerin yüksek olması sanayiciyi doğal olarak dışa yönlendirmekte, bunun sonucu olarak da ithalat rakamlarımız gün geçtikçe artmaktadır. Daha çok geçimlik kesim olarak tabir edilen küçük çiftçi bu durumda risk alabilecek güçte olmadığından yeni bir ürünü yetiştirme konusunda isteksiz davranmaktadır. Bu durumda devletin iki yönlü güvence vermesi gerekmektedir ki; bunlardan birincisi üründe destekleme oranının tatmin edici bir düzeyde olması, bir diğeri de alım garantisi yani üretilenin elde kalması ihtimalinin sıfırlanmasıdır. Doğru ve istikrarlı tarım politikaları ile etkin bir tarımsal eğitim ve yayım çalışması sonucunda, henüz çiftçimiz tarafından tam olarak benimsenmemiş bu üründe iç üretimin istenilen seviyeye çekilebileceği düşünülmektedir.
SOYADA PROTEİN ISLAHI
Bilinen bir durum olarak soya ıslahında protein veya yağ oranı her ikisi birden artırılamaz, ters orantı gösteren bu iki kompenentin bir tanesinde artış yakalanması, diğerinin oransal olarak düşmesine yol açmaktadır. Bunun dışında özellikle protein ıslahı için (yağ ve protein arasında olduğu kadar kesin ve net olmasa da) diğer bir açmaz söz konusudur ki o da; ıslah metotları ile proteini yüksek ve iri taneli çeşit elde ederken verimdeki düşüşün istenmeyen bir sonuç olarak ortaya çıkmasıdır. Pazarın istediği nitelikte iri ve proteini yüksek çeşit eldesi için çalışan bir çok ıslahçı bu iki özellik ile yüksek verim arasında tercih yapmak zorunda kalmaktadır. Örneğin; Amerika’da kaydedilen bir soya test programının sonuçlarına göre, bir ıslahçının sahip olduğu hatlardan beşinci olum grubuna dahil olan bir soya hattı kendi kategorisinde en yüksek protein yüzdesi (% 42.4) ve ikinci en yüksek verimi kaydetmiştir. Aynı çalışmada araştırıcı bu hatta ilaveten % 45 protein oranı içeren fakat standart çeşitlerden % 10 daha düşük verim değerine sahip başka bir soya hattının varlığına dikkat çekmiştir. Bu durumda yetiştiricilerin Arkansas şartlarına iyi adapte olmuş bu iki soya hattından (birincisi: yüksek verim, ve % 2 protein artışı; ikincisi ise diğerlerinden düşük verim fakat % 5 protein avantajı olmak üzere) birisi üzerinde yüksek protein beklentisine yönelik pazara yönelik olarak seçimlerini yapmaları gerekmektedir (12).
ABD’de yapılan diğer bir çalışmada soya pazarında günümüzde satın alıcıların, soya protein oranını üretim kalitesinin önemli bir göstergesi olarak değerlendirdiklerini ve bu pazara yönelik çeşit geliştirmede yüksek protein içeriği unsurunun öncelikli olarak dikkate alınmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Çalışmada yapılan laboratuar analizleri sırasında beklendiği gibi protein oranı artarken yağ ve verim değeri içeriklerinin düştüğü gözlemlenmiştir (13). Fakat nadiren de olsa verim değerinde ve tane iriliğinde düşme görülmeden yüksek protein içeriğinin yakalanabilmesi mümkün olabilmektedir. Illinois Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada soyanın dünya pazarlarında son yıllarda yüksek protein içeriği ile rağbet gördüğü vurgulanarak protein oranı oldukça yüksek bir çeşidin ıslah çalışmaları sonucunda ortaya çıkarıldığı belirtilmiştir. Üstelik bu yolda tane iriliği ve verim gibi diğer önemli iki özelliğin de gözden çıkarılmasına gerek kalmadan bunun yapılabildiğinin altı çizilmektedir. Geliştirilen yeni soya çeşidinin % 1.5 daha yüksek protein oranına sahip olduğu, % 25 daha iri tane ve en azından azalmayan verimle birlikte pembe çiçeklilik gibi belirleyici bir özelliğe sahip olduğu vurgulanmaktadır (14).
SONUÇ
Soya bitkisi protein amaçlı olarak dünyada yaygın şekilde üretilmektedir (14). Ülkemizde sanayi kolları hızla büyümekte ve çeşitliliği artmaktadır. Soya endüstriyel kullanımı oldukça yaygın bir bitkidir. Bir taraftan hammadde sıkıntısı yüzünden tam kapasite çalışamayan yağ fabrikalarımız için önemi tartışılmazken; diğer yandan otomotiv sektöründen gıda sektörüne kadar “olmazsa olmaz” nitelikte bir hammaddedir. Tüm bunların yanı sıra % 2-3 düzeyinde selüloz, % 20 yağ ve % 40-45 protein içeriği ile birlikte enerji ve besleyicilik değeri çok iyi olan bir yem bitkisidir. Proteininin biyolojik değeri bitkisel orijinli proteinler içinde en yüksek olanıdır ve çoğunlukla hayvansal kökenli protein ek yemleri ile eş değerdedir. Bunun nedeni % 3- 3.5 oranında lisin içermesidir ve hayvansal kaynaklı yemler dışında hiçbir yemde bu kadar yüksek düzeyde lisin yoktur (15). Bu yönüyle hayvancılığımızı
ileriye götüreceği tartışılmaz olan yem sektörünün can kurtaranı niteliğinde olduğu kabul edilmekte, yüksek miktarlarda gerçekleşen soya küspesi ithalatımızın da bu yolla aşağıya çekileceği umulmaktadır.
Ülkemizde yağ ve yem sanayi dışında, gün geçtikçe rağbet görmesi umulan büyük gıda şirketlerinin teşebbüsleri ile işlenmiş soya ürünlerinin üretimi son yıllarda hızlı bir artış göstermektedir. Artık yalnızca büyük şehirlerdeki sayılı marketlerde değil, daha küçük satış noktalarında da raflarda soyalı ürünler görmek mümkündür. Bu durumda belirli bir gelir ve eğitim düzeyindeki tüketicinin soyalı ürünlerle ilgilendiği düşünülebilir. Fakat göz ardı edilmemelidir ki; daha alt gelir düzeyindeki bir grup tüketici de zaten farkında olmadan düşük fiyata sunulan işlenmiş bazı gıda ürünlerinin içinde soyayı zaten tüketmektedir. Böylece belki de soyalı ürünlerin tüketiminin azlığına sebep gösterilen, bu ürünlerin ülkemiz insanının damak zevkine hitap etmeyişi gibi bir bahane yavaş yavaş yerini damak zevkine uygun hale dönüştürme noktasına getirmiştir. Unutulmamalıdır ki; günümüzde sofralarımızda yaygın şekilde tüketilen bir çok ürün aslında introdüksiyon yoluyla ülkemize sonradan girmiş olup, zaman içinde damak zevkimiz bu ürünlerde kendiliğinden oluşmuştur. Bu çabaya iletişim araçlarının yaygın ve etkin bir şekilde tanıtım yapması avantajı da eklenirse sektörde hızlı bir iç tüketimin ve bunun gereği olarak yine hızlı bir iç üretimin gerçekleşmesinden söz etmek kaçınılmaz bir hedef olarak belirlenebilir.
Bu doğrultuda gerek yem gerekse gıda sektöründe kullanıma uygun protein içeriği yüksek soya çeşitlerinin ıslahının öncelikle ekonomik anlamda katma değer sağlayacağı, hatta kültürel yapıda gelişme ve sağlık alanında geri dönüşümlerinin mutlaka gerçekleşeceği unutulmamalıdır. Her üründe olduğu gibi soya üretiminde de bir an önce dışa bağımlılıktan kurtularak en azından üretim ülkemiz potansiyelinin gerektirdiği düzeyde gerçekleştirilmeli; iç üretimi korumak adına artan gümrük vergileri ile daha da yüksek maliyet kazanan ithalat bedelleri ülkemiz yararına başka güzel işlerde kullanılmalıdır.
KAYNAKLAR
1-Anonim-2006 http://www.diyetinfo.com/details.asp?page=sub&menuid=1&content=Su&id=1
2- Anaç, H., Ertürk, E., 2003 Soya Fasulyesi TEAE BAKIŞ Dergisi. Sayı:2-6. Mart 2003.
3- Anonim-2003
www.ozlemet.com.tr/veteriner.asp?id=2. Soya Nedir, Et Ürünlerinde Kullanımı ve Yeri Dr. H. Ahmet Yücesan
4-Anonim-2006 http://www.ekspresgazete.com/index.php?option=com_content&task=view&id=83&Itemid=2 Ekmekte Soya Kullanımı Feray Alpay
5- Deniz, S., Karslı, A., Nursoy, H., Kutlu, S., Yüzüncü Yıl Üniversitesi-Veterinerlik Fakültesi/Van.Turk J Vet Anim Sci 28(2004) 1079-1086-TUBİTAK Ruminantların Beslenmesinde Yaygın Olarak Kullanılan Proteince Zengin Bazı Yem Hammaddelerinin Protein parçalanabilirlik Özelliklerinin In Sacco Yöntemle Belirlenmesi
6-Anonim-2002
http://www.radyoilkhaber.com/site/analiz/analiz7/bilinmeyensoya/soya.htm Bilinmeyen Soya Besler Gıda
7- Anonim-2004
http://www.caginpolisi.com.tr/29/4.htm Soya Dünya Gündeminde .Prof. Dr. İbrahim Atakişi
8- Allee, G.L., Kerley, M.S., 2003. Modifications in Soybean Seed Composition to Enhance Animal Feed Use and Value: Moving From a Diatary İngredient to a Functional Diatary Compenent. Department of Animal Sciences, University of Missoury-Columbia
9-Elçi, Ş., 2005 Baklagil ve Buğdaygil Yem Bitkileri Kitabı. Ankara-2005
10-Demirbaş, N., Kaya, İ.,2001. Türkiye’de Süt Sanayinin Gelişimini Sınırlayan Faktörlerin Değerlendirilmesi. Ekin Dergisi. Sayı:15. Ocak-Mart 2001. Sayfa 29-30
11-Anonim-2006 www.fao.org
12-Anonim-2005 Medder, H.,
http://www.uark.edu/depts/agripub/Publications/Agnews/agnews05-37.html UA Soybean Breeder Develops a Better Bean July 8 2005
13-Kleinschmidt, A., Prill, G., 2000. Food Grade Soybean Evaluation Trial. Ohio State Universty Extention
14-Anonim-2005
http://www.otm.uiuc.edu/techs/techdetail.asp?id=113 Pink-Flowered Soybean Produces Seeds of Higher Protein and Larger Size with High Yield(T92008)
15-Anonim- 2005
www.farmfocusshow.com/R_Food_Grade.pdf. Food Grade Soybean Trial. Ohio State Universty Extention.
15- Aksoy, A., Çakır, A., Haşimoğlu, S., Özen, N., Yemler Bilgisi ve Yem Teknolojisi Kitabı. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Kitabı. Erzurum. 1993. Sh.110
16-Anonim-2006 http://www.lezzet.com.tr/saglik_guzellik/00588/ Mucize Bitki Soya
|