ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / MHP'yi CHP'den ayıran.. « geri
Hala 6- 7 hatta 10 yıl öncesine atıfla Hükümeti bu yapıyla ilgili suçlarken, daha 15 Temmuza kadar ve bugün (örgüt en kanlı yüzünü gösterdikten sonra) bile desteğe devam etmekte; 15 Temmuz şehitlerinin, tedavisi süren gazilerin, acılı ailelerinin mağduriyetiyle değil örgüt elemanlarının "mağduriyeti"yle dertlenmektedir! Belli ki Kılıçdaroğlu en azından vefalı biridir ve 2010’da bir kaset operasyonuyla kendisini o koltuğa oturtanlara vefa borcunu ödeme gereği duymaktadır! Bahçeli ise (biraz da MHP’nin başına örülmeye çalışılan Akşener çorabını fark etmesi sayesinde olsa da) FETÖ’ye karşı da dün ve bugün ilkeli ve çelişkisiz tutum almıştır. Ve işte MHP’yi CHP’den ayıran da budur; birinin başına kaset operasyonuyla "kullanışlı lider" getirilmiştir, diğeri ise operasyondan sağ çıkmıştır...

Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. İlkesellik dediğimizde MHP’nin hakkını yememek lazım...

Hatırlayalım, Ak Parti’nin, 40 yıllık silahlı terör örgütü PKK’ya silah bıraktırmaya yönelik demokratik adımlarla destekleyerek yürüttüğü barış sürecine MHP başından beri sıcak bakmamıştı.

Ta ki örgütçe istismar edilip başarısız olacağı anlaşılan söz konusu süreç, Hükümetçe de nihayetlendirilerek PKK militanlarına misliyle karşılık verilene kadar MHP bu çizgisinden taviz vermedi.

Ancak, PKK’ya karşı son 40 yılın en sert mücadelesinin başlamasıyla da hiç öyle lafla- polemikle- ezbere muhalefet kafasıyla vakit kaybetmeden terörle mücadelesinde Hükümetin sonuna kadar yanında olduğunu deklare ederken,

Maksadının bağcıyı dövmek değil sahiden üzüm yemek olduğunu herkese, hepimize gösterdi!

(Bu noktada belirtmek isterim ki; yukarıda MHP’nin “istikrar”ını övmekle birlikte, tutumun kendisini övdüğüm düşünülmesin. Eğer bu topraklara gerçekten barış gelecekse askeri mücadele dışındaki yollar yine denenebilir ama şimdi yahut epey süre daha değil o ayrı!)

Ya CHP?

Gelelim ülkenin ana muhalefet partisi, ikinci sıra iktidar adayı CHP’ye...

CHP çoğu konuda olduğu gibi barış süreci konusunda da her zaman için ikircikli bir tutum sergiledi.

Bir yandan, barışın temelli tesisi adına dünyanın pek çok yerinde emsali bulunan müzakereler üzerinden, içlerinde ulusalcıların da yoğunluklu bulunduğu tabanına bilinçli bir “bölücülük- ihanet- örgütle işbirliği” algısı işlerken,

Bir yandan da PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile yakınlaşmakta, 30 Mart, 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinde belirgin ittifak kurmakta ve hatta cezaevindeki PKK’lı militanları ziyaret etmekte sakınca görmedi (Bknz: “DHKP-C ve PKK’lıları cezaevinde ziyaret ettik” / Kemal Kılıçdaroğlu, Haziran 2016  CnnTurk mülakatı) !

Hatta o kadar ileri gitti ki Ekim 2015’de çıkarıldığı PKK’nın kanalı İMC TV mülakatında; Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını garanti altına alan anayasanın ilk iki maddesinin değiştirilebileceğini bile söyledi!

Evet evet, yaptı bunu; hem de Ak Parti’nin barış süreci ile ülkeyi böleceğini iddia ettikten kısa süre sonra!

Çelişkiler bu kadar mı, hayır elbette!

Bu kadar karşı olduğu, ülkeyi bölüyorlar dediği süreç bitip de bu kez askeri yöntemler devreye girdiğinde normal olarak ne yapmasını beklersiniz?

Aynı MHP (yada öte yanda Aydınlık- İP) çizgisi gibi; “dediğimize geldiniz, şimdi bizim de taraftar olduğumuz bu mücadelenizin sonuna kadar yanındayız” demesi filan..

Öyle olmadı işte! Bu sefer de haliyle sert yüzünü gösteren Devletin, Güneydoğuda hendek terörüne karşı her Allahın gün şehitler verme pahasına sivil hassasiyetiyle yürüttüğü operasyonlarına karşı çıkarak,

Güneydoğuya gönderdiği ve Sezgin Tanrıkulu gibi malum isimlerden mürekkep komisyona Güneydoğu Raporu denen bir garabet hazırlattı ki sormayın!

Türkiye Şehit ve Gaziler Derneği dahil pek çok milli yerli kişi ve kuruluşun günlerce protesto ettiği rapora göre; Güneydoğuda Devlet PKK militanlarına orantısız güç kullanıyormuş, insan hakları ihlal ediliyormuş bilmem ne!

Kah milliyetçi- ulusalcı, kah sol sosyalist..

Yani anlayacağınız.. Devlet meseleyi kan akıtmadan çözme iradesi gösterdiği zaman;

Vatan bölünmez, şehitler ölmez” gibi tamamen milliyetçi- ulusalcı söylemlerle buna karşı çıkan, karşı çıktığı gibi tabanını bu yönde kışkırtan Kılıçdaroğlu CHP’si,

Aynı Devletin iyi niyet adımlarını istismar ederek yeniden silaha sarılan, siviller dâhil pek çok vatandaşımızı katleden bu örgütle normal olarak mücadeleye başladığında ise;

Bu kez de insan hakları, orantısız güç kullanımı, Devlet terörü gibi “sol- sosyalist” argümanlarla bu mücadeleyi baltalamaktan çekinmedi!

Oysa yukarıda da bahsettim; MHP başından beri “masa”ya karşıydı ve masa devrilip mücadele başlayınca kendiyle çelişmedi, operasyonları destekledi..

CHP ise masa varken masayı, masa devrilince operasyonları yani her şeyi ama her şeyi eleştirdi, eleştirmekle kalmadı ülkesini en zor günlerinde Batı’ya şikayet etti, yaptırım istedi

Batının desteği gecikmedi!

Zaten 15 Temmuz sonrası iyot gibi açığa çıkan çıkar işbirliği gereği Batı’nın desteği/ yaptırımı gecikmedi.

Öyle ki 250’ye yakın şehit- binlerce (yaralı, sakat) Gazi bilançolu, tankların insanları biçtiği, savaş silahlarının halka doğrultulduğu, Meclisimizin dahi bombalandığı

15 Temmuz gibi bir devletin- milletin başına yüzyılda bile gelmeyecek ihaneti yaşayan Türkiye lehine günlerce sus pus olan ağzını bıçak açmayan AB- ABD,

FETÖ ile mücadele yaygın ve etkin biçimde başladığında nedense rahatsız olup bir biri ardına açıklamalar yapmaya başladılar! FETÖ’cüleri ülkelerinde sarıp sarmalayıp muhafaza buyurdular!

Hele de PKK ile mücadele kapsamında, Belediyelerinin tüm imkânlarını PKK’ya aktardıkları, araçlarının arkasında örgüte silah taşıdıkları ayan beyan bilinen HDP’li vekillere dokunulmaya başlamasıyla iyice coştular!

Adana’da, Antep’de, Diyarbakır’da siviller çoluk çocuk bombalanınca endişelenmeyen AB- ABD, bir bakıyorsunuz HDP’lilerin sorgulanmasından, tutuklanmasından endişeli.. Hadi ordan!

Son olarak ekonomik yaptırım tehdidiyle gündemde olan AP’ye bu konuda ilk desteğin CHP’den gelmesi ne şaşırttı, ne üzdü şahsen.

FETÖ’ye de sahip çıktılar

7 Ağustos’ta bin bir nazla Yenikapı’ya teşrif eden CHP Liderinin (tabanı ayırıyorum, samimiyetle burada bulunan CHP’liler hatrına),

Zoraki birlik beraberlik görüntüsü de uzun sürmedi. İstedi ki TSK, Emniyet, Yargı gibi kritik yerlerde bulunanlar dahil kamudaki FETÖ’cülere dokunulmasın, mücadele o gece ele geçirilen sayılı subayla sınırlı kalsın!

Aslen 15 Temmuz öncesi ihanet fark edilip de bu temizlik çok daha önce, daha bu millet 15 Temmuz cehennemini yaşamadan yapılmaya çalışıldığında da CHP Lideri yine bu tavrı sergilemişti.

17- 25 Aralık örtülü darbesine desteğini; grup toplantılarında kaynağı belirsiz illegal montaj kasetler dinletmekten tutun, FETÖ argümanlarıyla iftira etmeye kadar götüren..

FETÖ tv’lerine Allahın günü çıkıp ağız birliği etmekten, kapatılan FETÖ medyası önünde malum vekilleriyle şanlı(!) direniş fotoğrafları vermekten kaçınmayan..

Seçimlerde FETÖ ile ittifak yapmak dahil her yönteme başvuran da kendileridir sonuçta! (Bknz: “30 Mart seçimlerinde Cemaatle ittifak yaptık”/  CHP’li Birgül Ayman Güler, Aralık 2014 tarihlibeyanatı)...

Üstelik kritik nokta şudur ki; CHP yönetimi bu işbirliğini, hepimizin FETÖ’yü “sadece bir dini Cemaat, dilimizi- kültürümüzü uzak diyarlara götüren bir hizmet hareketi” zannedip öyle bildiğimiz günlerde de yapmamıştır.

CHP’nin yukarıdaki bütün işbirliği, bu örgüt FETÖ olarak tanımlandıktan ve asıl yüzünü göstermeye başladıktan sonradır (inanmazsanız gidin Birgül hanıma sorun)!

Kılıçdaroğlu CHP’nin başında oldukça..

Sonuç olarak Kılıçdaroğlu CHP’si, yukarıda gerekçeleriyle anlattığımız PKK mücadelesinde olduğu gibi FETÖ mücadelesinde de dürüst olmadı.

Hala 6-7- 8 hatta 10 yıl öncesine atıfla (yani, develer tellal iken, pireler berber iken biz hepimiz FETÖ’yü sütten çıkma ak kaşık sanırken!) bu yapıyı semirtmekle ilgili Hükümete ithamlarda bulunurken,

Daha 15 Temmuza kadar, hatta halen daha bugün (örgüt en kanlı yüzünü gösterdikten sonra bile) desteğine devam etmekte; 15 Temmuz şehitlerinin, hala tedavisi süren gazilerinin mağduriyetiyle değil örgüt elemanlarının mağduriyetiyle dertlenmektedir!

(Şehitler demişken son iftirasını da hatırlatmadan geçemeyeceğim; 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarının askerlikten muafiyetine ilişkin düzenleme gündeme geldiğinde, zaten 2009’dan beri bu hakka sahip olan Güneydoğu şehitlerinin ailelerini ve toplumu kışkırtmaya yönelik iftirası da unutulmayacak!)

Belli ki Kılıçdaroğlu en azından vefalı(!) biridir ve 2010’da bir kaset operasyonuyla kendisini o koltuğa oturtanlara vefa borcunu ödeme gereği duymaktadır!

Bahçeli ise (biraz da MHP’nin başına örülmeye çalışılan Akşener  çorabını fark etmesi sayesinde olsa da) FETÖ’ye karşı da ilkeli ve çelişkisiz tutum almıştır.

Ve işte MHP’yi CHP’den ayıran da budur; birinin başına kaset operasyonuyla kullanışlı lider getirilmiştir, diğeri ise operasyondan sağ çıkmıştır.



Hatice OLGUN
haticeolgun2@gmail.com

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.