2013’ün 1 Haziran’ını 2’ye bağlayan gece yarısı.. Gezi Eylemlerinin en şiddetli yaşandığı bu zaman diliminde, eylemcilerin hedefi Ankara ve İstanbul’da eş zamanlı olmak üzere, Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi ile Keçiören’deki konutu idi.
Her birinde yaklaşık 3 bin kişilik taşkın gruplardan bahsedilen ve sadece bu aşamada 10’larca polis memurunun yaralandığı kayıtlara geçen baskınlar, eylemlerin asıl niyet ve cüretini ortaya koyması yönüyle önemlidir.
İstihbarat birimlerinin hazırladığı raporda, özellikle Erdoğan'ın Ankara Keçiören'deki evinin işgal edilmesi ve baskına dair fotoğrafların hem sosyal medya ve hem de yabancı basına servis edilmek suretiyle ‘Hükümetin düştüğü’ görüntüsü, aslen bir sivil darbe planlandığı ortaya kondu.
Artık bu arkadaşlar TC Mahkemelerinde ne çeşit bir ‘iyi hal’ kravatı takıp “ne darbesi ağabey, maske taş sopa kesici yanıcı alet koleksiyonumuzu TC Başbakanına göstermeye gidiyorduk” mu dediler ne yaptılar da 657 sayfalık İddianameden tüm sanıklara beraat kararı çıktı, orası muamma.
Her suçu işleyip sıra TCK’daki karşılığına gelince ‘bir bedeli olmasın’ isteyen muhalif çevrelerin, sıkça iddia ettikleri gibi “Erdoğan’ın” olmadığı bir kez daha tescillenmiş olan Yargı, bir üst Mahkemeye taşınacağı şüphesiz bu kararla birlikte vatandaşa aslında şunları söylenmiş olmadı mı:
“Patrona mı kızdın, canın mı sıkkın? Yak ordan bikaç otobüs, kır 3- 5 ATM, sök kaldırımları. Naz niyaz akan trafiğin ortasına dikil durdur hayatı. Sana ne ambulanstan, hastadan, garibanın mesaisinden. Olmadı Taksim’e çadır kur, yanına işe. İç biraları kus, kutuları da ezip savur at kim toplarsa toplasın.
O pabuçlarla dal Camiye zıbar halıya. Sabahına beğendiğin işyerini yağmala. Marketten çaldıklarını zıkkımlanırken, esnafın zararını karşılayıp üste kırıp döktüklerini belki sene boyu toplayacak Hükümete “haram, harami” edebiyatı yap. Durma şımart kendini dostum! Ceza meza bişey yok.”
Abarttım mı? Sizce de Yargımız, bu kararla; “TC Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs, mala zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma, ibadethane ve mezarlıklara zarar verme, ateşli silahlar kanuna muhalefet, nitelikli yağma ve yaralama suçlarından biri veya hepsiyle karşısına çıkacaklara emsal teşkil edip cesaret vermiş olmuyor mu?
Bu durumda, eylemcilerinizin keyfi yakıp yıkarak kullanılamaz hale getirdiği 58 kamu binası, 68 güvenlik kamerası, 337 işyeri, 90 belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı, 45 ambulans ve 14 parti binasının hak sahiplerine ne diyeceksiniz? Vatandaş, can ve mal güvenliğine yönelen herhangi tehditte size değilse nereye başvuracak?
“İşsizlik, enflasyon” tantanası yaparken iyi güzel.. Peki ya olaylar öncesi % 6,13'e gerileyen yıllık enflasyonun % 8,88'e kadar yükselmesi.. % 9 seviyelerindeki işsizlik oranının % 10,6'ya kadar tırmanması.. Üretim- ticaret- turizm gibi bel kemiği sektörlerin yara almasıyla 1.4 milyar doları bulan faturayı kim ödeyecek?
Bir analize göre: “Gezi olaylarıyla birlikte piyasalar uzun sürecek negatif bir döneme girerken, sadece Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri Gezi olayları ile başlayan üç aylık dönemde 164 milyar lira eridi. Borsada en büyük 500 sanayi şirketinden sadece 80 tanesi işlem gördü..
Dolar/ TL oranı Gezi olayları öncesindeki uzun süreli 1.70 – 1.80 bandı arasındaki hareketini sonlandırarak hızlı bir şekilde yükselişe geçti. Merkez Bankası verilerine göre Gezi olayları sonrasındaki 1 aylık dönemde yabancı yatırımcı 8 milyar dolarlık çıkış yaptı.”!!
Bitmedi.. Vatandaşın ve dolayısıyla iş dünyasının eylemler sonrası tedirginliği ile uzun bir süre yatırımların ve harcamaların ertelenmesi, enflasyonla ilgili beklentilerin bozulması, dolarizasyonun artması gibi ekonomik göstergeler açısından parasal değeri ölçülemeyecek negatif etkiler olarak kendini gösterdi.
Şimdi, Gezi Parkı’ndaki ispatlı delilli onca suç için ‘toptan beraat’ kararı çıkaran Kıymetli Hâkim ve Savcılarımız; ne haddimize ama yine de hatırlatalım, bütün bu zararı bize bir düşman ülke vermedi. Memlekete bir atom bombası düşmedi.
Ülkeyi Yunan yakmadı, çoluk çocuğumuzun geleceği ve insanımızın ekmeğiyle Rum oynamadı. Ekonomimize bu kadar büyük zararı; bu ülkenin, işsizlik- pahalılık eleştirileri bitmek bilmeyen sözde muhalifleri yaptı.
Üstelik canım şehirlerin içine ettikleri bütün bu kıyım sırasında dava ve hassasiyet sözde “çevrecilik”ti! Haşa olay günler öncesinden organize ve planlı da değildi Hâkim Bey, ansızın masumane dediler ki “hadi ne oturuyoruz eylem yapalım”!
Zorlayıp espriye vuruyorum yine komik değil. Türk Milleti, ne (gelmiş geçmiş en parlak dönemini yaşarken) memleketi cehenneme çeviren Gezi terörünü ve ne de bu ilginç kararı unutmayacaktır.
Hatice OLGUN