Dünyanın çoğu ülkesinde Hükümetler, sağlıkçılarına maske bulmakta zorlanıp gerek test ve tedaviler ve gerekse de vatandaşlarının mahsur kaldıkları ülkelerden getirilmesi gibi hizmetler için bile on binlerce dolar isterken,
Şükürler olsun bu hizmetlerin ücretsiz sağlandığı ülkemizde, uzun süredir sağlık sektörüne yaptığı yatırımlarla sanki bugünler için peyderpey bir hazırlığın içindeymişçesine çalışanlar dün de Başakşehir Şehir Hastanesinin ilk etabını açtı.
“Hem de böyle günlerde” diyecekken neden sonra aklıma geliyor ki aynı eller, dünyanın en geniş köprüsü olma ünvanlı Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü törenle hizmete açtığında da tarih 26 Ağustos 2016 değil miydi?
15 Temmuz gibi, bir gecede 250 canımızı kaybettiğimiz, Meclisimizin dahi bombalandığı, Devletin kurumlarında kırk yıllık köşe taşlarının yerinden oynadığı ve başka ülkelerde olsa maddi manevi artçılarının daha on yıllarca süreceği bir badireden sadece günler sonra bile, hatırlayalım!
Önceden halkına verilmiş sözü bir gün bile geciktirmeden, üstünden dağ geçmiş olsa da hizmetten- üretmekten- vaatlerden hiçbir şartta taviz vermeden ve tam da kalbine saplanmış bıçağın yarası sinesindeyken Köprü’sünü açan Devlet salgın mı dinleyecekti reca ederim Berkecan.
Güçlükten geçmiş herkes bilir ki sıkıntılar konusunda antrenmanlı olmak, bir dediği iki edilmemiş ‘şanslı’lar karşısında avantajların avantajıdır. Dolayısıyla kalbinden bıçaklandığında bile sözünü tutan bu Hükümete vız geldi sonrası. Dolar tehdidiymiş, terörmüş, AP raporuymuş, muhalefetin iftiralarıymış vs.
Nitekim aynı dirayeti işte bugünlerde, dünyadaki pek çok ülkede hayatı felç eden, Devletlerin işleyişini kilitleyen, hastane koridorlarını hastalarla- sokakları ölülerle dolduran, tabut maske önlük yokluğunda bir uçak dolusu yardım için koca koca ülkelere el açtıran salgın sırasında da görmedik mi?
Ki bunlar, malum; ne depremi, ne bölücü PKK’sı, ne sinsi FETÖ’sü, ne yangın yeri Ortadoğu ile sınırı, ne en iyimser rakamla 4 milyonluk göçmen yükü ve ne de bizdeki gibi türlü iftiraları için ayrıca bir mesainin harcandığı yıkıcı muhalefeti de olmayan ülkeler dikkatinizi çekerim.
Amerika ve Avrupa ülkelerini kasıtla bu ara sık sık kulaklarını çınlattığımız bu ülkelerin maddi manevi imkânlarının, yaklaşık bir 7-8 yıldır pişmiş tavuğun başına gelmeyeni deneyimleyen Türkiye’den iyi olması beklenirken bariz bir çuvallama hali ve yarının küresel dengeleri için yeni ip uçları..
Sağlıkta 17 yıldır yapılan devrimi daha iyi anlamaları adına gençlerimizin sosyal medyada dönen ve rahmetli Savaş Ay’ın çektiği 2002 öncesi Türkiye’sinin hastanelerine iyi bakmalarını isterim.. Ve sonra da dönüp dün Sn Cumhurbaşkanımız tarafından açılan Başakşehir Hastanesi gibi hastanelerimize..
Halen yoğun bakım yatak sayısı bakımından, hastaları arasında (ne acı ki) imkânları ölçüsünde yaşama ihtimalleri üzerinden tercih yapmak durumunda kalan Avrupa’daki en iyi ülke olduğumuz konuşuluyorsa elbette ki bu, dün muhalefetimizin karşı çıktığı bu modern ve tam donanımlı hastanelerimiz sayesindedir.
Üste, milli teknoloji hamlesi ile savunma sanayimizde ilklere imza atan mahir ellerin geliştirdiği ve başlangıç için sadece 14 günde yüz adet üretilerek en kısa sürede de yüzlercesinin üretimi için taahhüt alınan solunum cihazlarının yerli üretimi de eklenince;
Vatanını bayrağını insanını seven bir Türk vatandaşı olarak heyecanlanıp takdir etmemek mümkün müdür soruyorum? Ki o cihazların eksikliği, en basit tabirle şöyle söyleyebiliriz ki bugün dünyadaki Koronavirüs’e bağlı yüksek ölüm oranlarının yazık ki bir numaralı sebebidir.
“Nereden nereye” dediğimizde, bunları yorumsuz bile olsa ifade ettiğimizde yandaş oluyoruz, mahsuru yok bence onurdur. Çalışan, ülkemi bayrağımı yukarı taşıyanların arkasında durmak, hiçbir şey yapmadan sadece fitne üretenleri savunmaktansa açık ara iyidir ve bu durumda tarafsız olmak zaten dürüstlük olmazdı.
Fitne sözümü ağır bulan varsa (ki ben epey yumuşattım)iyice dinlesin şimdi..
Yapılan her hizmeti karalamak fitne değilse nedir?
“Dünyanın en iyi işini de yapsanız beğenmeyeceğiz” demek fitne değil midir?
Sadece hükümetin yaptığı hastaneleri karalamak uğruna, sağlam insana koltuk değneği verilerek para karşılığı istenilenleri söylemesi sağlanıp bununla “vatandaş mağdur” edebiyatı yapmak;
Ve sözde en çok izlenen ana haber programlarından bu ve benzer yalanları yaymak fitne değilse nedir?
Bizler, ülkemizden çok önce virüsle tanışan ve doğru dürüst önlem alınmayan ülkelerin sadece 10’larla ifade edilen sözde Koronavirüs kayıplarına bile itimat durumundayken,
Elde hesap makinesi kendi ülkesinin ölü sayısını daha yüksek çıkarmak için kanal kanal gezmek fitne değilse nedir?
Hasbelkader küçük yaşlarda evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra ‘tecavüz’ isnadıyla hapse giren eşleri için düzenleme talep eden 9 bin mağdurun çığlığına kulak verilmesini “tecavüzcüye af” etiketiyle maksatlı gündeme taşımak fitne değilse nedir?
Hele ki sosyoekonomik problemlere zemin hazırlayan bu mağduriyeti daha önce Meclis’te dile getirdiğinde alkışladığınız kendi vekilinizse fitne daha başka nasıl olur?
Doktor, hemşire bile olmadığı anlaşılan şahısların “falan hastanedeyim önlük yok, falanca acildeyim on kişi öldü kayda geçmedi, falan ambulanstayım maske bitti” gibi yalanlarını koca koca vekillerinizin teyit etme gereği bile duymadan yayması (nasılsa cezası yok!) fitne değilse nedir?
Sağlık Bakanının, solunum cihazı geliştirmek için 14 gün uyku uyumayan teknoloji kahramanlarıyla fotoğrafını alıp başka habere ait “eşkıya şehre indi” başlığını tam üzerine denk getirmek fitne değilse nedir?
Başka ülkelerdeki skandal haberleri, başlıkta ülke belirtmeden Türkiye gibi servis ederek vermek fitne değilse nedir?
Diliniz sürçmüş gibi yapıp başka başka yerlerde ve senkronize halde “yerel hükümet, merkezi hükümet” saçmalığını dillendirirken tam da buna uygun paralel yardım kampanyaları, uyduruk sahra hastaneleriyle böyle zamanda bile ayrı baş çekmek fitne değilse nedir?
Korona tedavisinin on binlerce dolar olduğu, sokaklara taşan ölülerin defni için bile para talep edilen, maske önlük yokluğundan sağlıkçıların isyan ettiği Amerika’nın bir gazetesine (NYT), oturup ülkenizin el âlemden takdir toplayan salgın mücadelesini karalayan yazılar yazmak fitne değilse nedir?
Çoğu ülkelerde yardım kampanyaları dönerken, bırakın parayı yağmurlukların hastanelere önlük amaçlı kullanımı için bağışı talep edilirken, kimi ülkelerde bağıştan da öte Korona sebepli maaşlardan kesintiye gidilirken Devletin yardım kampanyasını itibarsızlaştırmak fitne değilse nedir?
Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun! Böyle bir zamanda bile “iyi bilmezdik” diyeceğiz.
Hatice OLGUN
haticeolgun2@gmail.com