ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Haber & Söyleşi / Tevrat Böyle Emretmez! « geri
Farkında mısınız? Tarihe tanıklık ettik hep birlikte... Farkında mısınız? On yıllar boyunca okutulacak bir dersin metnini gördük, o dersi okuyacaklardan çok daha önce… Farkında mısınız? Son yılların “en kötü olabilme” rekoru da kırılmış oldu, her ne kadar Guinness’de adı geçmese de… Ve farkında mısınız, daha önceki rekor denemeleri de aynı ülkeye aitti, her defasında açıktan ödüllendirilmese de…

Tarih; 31 Mayıs 2010… Yer uluslar arası kara suları… Mürettebat; bebek, kadın, erkek, yaşlı ve de tümünün uyrukları- dinleri- dilleri birbirinden farklı…  Saat; insanların en “gafil avlanabilecekleri” bir zaman aralığı,  sabaha karşı bilmem kaç suları… Varılacak yer İsrail limanı…

Amaçsa; işgal ve ambargoya maruz kalan Gazze halkına ilaç- tıbbi malzeme- gıda içerikli yardım götürebilmek… Ve belki İsrail’in; bir avuç insani yardım gönüllüsüne “insanca” davranma ihtimalinin mini- minnacıklığına rağmen, mevcut ambargonun delinebilmesini sağlayabilmek…

Yine amaç; birkaç gemi dolusu oldukça mühim içerikli yardımın akıbetinin de (İsrail’ce engellendiği artık uluslar arası kabul gören) daha öncekilere benzemesini önlemek… Ve belki de yıllardır yaptığı hataları toparlayabilmesi için, kocaman korkuları olan cüce ülkeye bir fırsat vermek…


Ama fırsatlar kimin içindir? Elbette akıllı insanlar için; kendi muhalif gazetelerinin bile “kabinede yedi aptal var” başlığından iyice anlaşılacağı üzere, “aptal”lar için değil! Ancak akıllı olanlar krizleri fırsatlara dönüştürür, aptallarsa aynı krizlerden dev gibi felaketler üretir… Hele de aptallık paranoya derecesinde korkaklıkla birleşirse; felaket her dakika büyüyen bir çığla benzeşir…

Bir de “yaptığından utanmazlık” duruma eklenirse, üzerine konuşmak artık “duvara şiir okumak”la eş değerdir…

Ve İsrail şaşırtmıyor! Yine gölgesinden, yine sapandan- sopadan- bilyeden korkuyor… Yine; sapan- sopa- bilye üçlüsünü, ağır silahlarla dengeliyor(!)… Yine; olmaması gereken bir yerde- olmaması gereken zamanda- akıl almaz bir cüretkarlıkla hareket ediyor… Yine öldürüyor- kana buluyor… Yine uluslar arası hukuku çiğniyor… Yine “haydut”a bağlıyor…

Yine kendini haklı buluyor… Yine yaptığına kılıflar uyduruyor… Yine delilleri karartıyor… Yine yaptığının hesabını vermek istemiyor…  Koskoca dünyanın içinde bir küçük İsrail! Küçüklüğüne oranla sesi yine çok fazla çıkıyor… Yine; çağrıları- yaptırımları- uluslar arası hukuktan doğan zorunlulukları anlamakta (tetiğe basmaktaki kadar) hızlı olamıyor, yine aklı yavaş- eli hızlı çalışıyor…

Ve insan kendini tutamıyor sormak istiyor; sivillere (bir ülkenin kendi sularında bile) mazur görülemeyecek bir yaklaşımı, üstelik de uluslar arası bir bölgede sergileme hakkını bu devlete kim veriyor? Yoksa İsrail, daha önceki külliyatına gösterilen anlayışı referans mı alıyor? Sopa- bilye- sapan- plastik sandalye yine savaş silahlarından sayılıyor, öyleyse savaş silahları hangi kategoriye giriyor? İsrail’in terör için aldığı önlemi(!) anlayışla karşılayanlar, tümüyle sivil mürettebatlı bir gemiye sağdan- soldan- havadan çıkarma yapılması karşısında gemidekilerin meşru müdafaa hakkını neden hesaba katmıyor?

Uluslararası hukuktan doğan her türlü yaptırımı hiçe sayan İsrail, uluslararası hukuktan doğan avantajları kullanırken neden tereddüt etmiyor? Tek derdi terörse; Gazze’deki sivillerin beslenmesine- tedavisine- bu amaçla gelen her türlü yardım gönüllüsüne neden tahammül edemiyor? Filistin halkı iyi beslenirse- uyursa- bombalanan binalarını tamir eder ve dünya ile irtibata geçerse, bundan İsrail’in karnı mı ağrıyor? Aslında tahammül edemediği şeyin başka bir din- mezhep ve ırk olduğunu artık kaç kişi bilmiyor?

Sonra terör için gelen bir gemide bebek- kadın- yaşlı olamayacağını İsrail hiç mi anlamıyor? Yoksa aynı akıl almaz paranoyası ile; bebeklerin, kadınların, yaşlıların içinden “hokus- pokus” der demez birer terörist çıkacağını sanıyor da ağır yaralı insanları bile bu sebepten mi kelepçeliyor? Hem Allah aşkına uluslar arası sulardaki bir başka ülkenin gemisinin güvertesinde İsrail ne arıyor?

Diplomatik yöntemleri unutmuş- bilmiyor ve en son başvurulacak olanı en önce yapıyor diyelim; biri ona hiç mi yol- yordam- hukuk öğretmiyor? Birleşmiş Milletler- NATO, Uluslararası Adalet Divanı, İnsan Hakları Makamı bu işe ne diyor?  İsrail bütün bu hukuk tanımaz davranışlarının karneye hiç yansımamasını, bu makamların yüksek sabır ve anlayışına mı, emsalsiz şansına mı, süper bir devletçe kollanmasına mı bağlıyor?

Vesaire, vesaire… Sabaha kadar sor, yine bitmez. Yazı yayınlandıktan sonra aklıma gelir, eklenmez… Hem bir kemiği var, her dilin ucuna gelen de söylenmez… Söylesen de bir şeyler kısa vadede değişmez…  Belli ki bir mucize lazım, ne diyelim Allah’tan ümit kesilmez…  “Allah” demişken ekleyelim,

“Tevrat”da böyle emretmez!



Hatice Olgun
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.