|
|
|
|
|
|
“İnsanlar ektiklerini değil, hastalık ve zararlılardan kurtarabildiklerini yerler” diyordu,
Yarım Türkçe lisanlı- aslen İran’lı hocam Reşit Brohi bundan tam on iki yıl önce ve Ziraat Fakültesi’nin ilgili dersinde…
Ve ders ilerledikçe konu devam ediyordu: “Yalnız hastalık- zararlıdan mı? Hatta yangından, hatta aşırı sıcaktan, hatta dondan- depremden- fırtınadan ve hatta ne çok şeyden hem de”… Görünürde dinliyordum sadece ve düşünüyordum içten içe; çocukluğumda köye gittiğim yazlardan birinde, dedemin yanan ekin tarlasına bakışını ve koca adamın oturup çocuk gibi ağlayışını önce… Sonra, (biz torunları) ağaçtan düşmüşsek bile, önce “ağacın zayiatına bakacak kadar çok” doğa aşkını… Sonra mülkündeki emeğini ve söz konusu emeği verirken ki “yetmiş” yaşını… O sırada hocam anlatıyor ve ben zararsız düşünüşü, isyankarlaşan bir söylenmeye dönüştürüyorum: “Hastalık niye var, zararlı niye var, sel niye var, fırtına- don- rüzgar niye var, bardaktan boşanırcasına yağmur- dolu- kar niye var öyleyse?”.
Ki kuvvetli inancıma göre, Allah hiçbir şeyi sebepsiz yaratmaz ve vermezdi de… Öyleyse yapılmak istenen doğru ve iyi şeylerin önünde zorluklar niye var?
*****
Cevabı beş- altı yıl önce- yine arazide- hem de iyice anladım.
Bu kez ne çocuktum, ne burası dedemin tarlalarından biriydi önümde uçsuz bucaksız duran. Ben bir mühendistim, burası devletin arazisi ve şunlar iş arkadaşımdı, yanımdaki bir kaç iyi adam…
Dedim ya mühendistim. Sayısız materyalin içinden bitki seçiyorduk, adına “seleksiyon” diyorduk ve “ne”ye göre seçileceğini tarif ediyordu bize “usta”m.
Önce; “Karadeniz haşindir, rüzgarı boldur” diyordu. Bir de dik duramazsa bitki ve yatarsa fena… Fungal ortam- hastalık- zararlı- mekanizasyona elverişsizlik falan filan derken;
“Siz siz olun güçsüz olana acımayın, atın. Zaten sınıfta kalmalı iyi olmayan…” diyordu. Rüzgara “dayanıklı”lık diyordu bir yandan, “dik”lik diyordu, gövde “sağlam”lığı diyordu…
Sonra, kurağa dayanıklılık diyordu. Sonra, hastalığa- zararlıya- aşırı sıcağa- soğuğa, ekstrem yağışa dayanıklılıktan bahsediyordu.
“Zorluk niye var” diyordum ya hani ben önceden… Rüzgar niye- kar niye- dolu niye- yağmur niye- fırtına niye düşünüyordum ya hani?
İnandığım Allah, sebepsiz bir şey vermez de “kötünün ne sebebi var”, diyordum ya üstüne utanmadan. Ve haddim olmayarak sorguluyordum ya hani? Artık biliyordum;
“Dayanıklı” olanı diğerlerinden ayırmak içindi; kar, fırtına, yağmur, don ve benzeri istemediklerimizin hepsi…
*****
Aslında bir tür seleksiyondur hayat da... Ve biz nasıl da sınanırız sık sık; iş sebepli- eş sebepli- dost sebepli- sağlık sebepli- aşk sebepli.
Hani aslen sınanırız da, biz anlamayıp yine çuvalladık sanırız ya… Bu kez de boşa çabaladık sanırız ya… Kötü şansı yine kıramadık sanırız ya...
Hani mücadelenin sonunda elden gidenin, hayatımızda zaten ol-ma-ma-sı gerektiğini (büyümüş bedendeki “çocuk” aklımızla) düşünmeyiz de hiç;
Habis “ur”unu kaybeden kadının kurtulduğuna sevinmek yerine, bir de oturup giden “ur”una türkü yakması gibi saçmalayıp kaybedilene hayıflanırız ya…
Hem “güçlük bizi bulur”… “Engel bizi bulur”… “İşimiz hep zor olur” deriz ya….
Ve gerçekten de işimiz hep zor olur… Gerçekten de güçlük bizi bulur… Engel bizi bulur ya…Bir başkasının “iki” adımda gittiği yere, nedense biz hep “on” adımda gidebilirizdir ya…
Ve bunu kimseye anlatamayız… Ve anlatsak da inandıramayız… Ve “iki” adımlık yere (olması gerektiği gibi) iki adımda gidenlere inandırıcı da gelmeyiz ya…
Hiç anlamayız aslında bu bir “sağlam”lık testidir ve biz eskisinden daha “sağlam”ızdır her hangi bir bakımdan ısrarla sınandığımızda…
Son bir buçuk ay benim için de bir çok açıdan zorlandığım ve kesinlikle sınandığım bir dönemdi.
Kötü tarafından yoruldum… Bazı şeylere üzüldüm… Hatta bir ara geleceğe ve güzel şeylere inancımı- iyimser tarafımı tamamen kaybettiğimi düşündüm. Çevremizdeki onca kalabalığa rağmen, her birimizin hayatta nasıl da “kimsesiz” olduğumuzu gördüm.
İyi tarafındansa, şimdi hayata karşı eskisinden donanımlı ve idmanlıyım. Yani aslında bir tür seleksiyondu olan biten ve ben işe yaramayan ne varsa ayıkladımJ
Sevgilerimle, |
|