|
|
|
|
|
|
Selamlaştık ve "oh ne güzel!" dedi iş arkadaşım.
"Her gün başka giysilerle geliyorsun. Allah var yakışıyor da, fakat söylesene nereden buluyorsun?.".
İyi biriysem, melek değilim ya:) Azıcıcık şımarıp utanıyorum ilkin, sonra da tarifi patlatıyorum..
"Bak şekerim olay şöyle; önce iki kız doğur... Sonra büyütüp kendi ebadına uydur... Sonra onlara (senin de beğeneceğin) bebekler- giysiler al... Sonra o giysilere sığabilecek ebatta kal... Sonrası büyük finalll...
İşin esprisi bir yana, bundan ibaret değil midir "durum" biz ebeveynlerin çoğunda?
"Erkek çocuk" babaları da (kendi çocukluklarında) oynayamadıkları oyuncak otomobillerle- uzun uzun trenler almaz mı oğullarına?
He- man, voltran, kurt adam hatta... Babanın çocukken doymadığı- erkek çocuğun oynadığı sair ve başka ne varsa...
Bu durumda kız çocuk sahibi babalarla, oğlan çocuk sahibi annelere büyük geçmişler ola :))
Geçenlerde onların çocukluk zamanlarını yad edip gülerken;
"Ne güzel yastıklar, koltuklar, elbiseler dikmiştin bebeklerimize annecim" dedi kızlarımdan biri..
"Ne güzel bir ev yapmıştın onlara... Ve üstelik ne kadar çocuk varsa apartmanda, hepsini toplayıp ne güzel oyunlar seslendirmiş... Ne güzel oynatmıştın, aynı oyunları bize defalarca"...
Çocuklar eğlensin diye yapmamıştım ki ben.. Hem, biri eğlensin diye sevmediğim şeyi birden fazla yapmam ki..
Ben eğleniyordum onlardan çok her defasında... Ve kızlarımın da, kız çocuk annesi olmanın da keyfini sonuna kadar sürüyordum aslında.
Hem de (çalışan- üniversite okuyan- yardım almayan) kahraman bir ikiz annesi olarak ve kocaman sorumluluğuma rağmen...
Kısıtlı maddi imkanlarıma, tecrübesizliğime ve cahilliğime rağmen..
Dedim ya; yeterince sürdüm kız annesi olmanın keyfini, yeterince oynadım ben çocuklarımla,
"Biraz da ben, biraz da ben" diyerek az oyuncak almadım ellerinden hatta:)
***
İçimden geldiği gibi yani.
Zaten bir kitaba/ kitaplara göre yetiştirmedim çocuklarımı ben.
Onların "çocuk" olduğunu hem hiç unutmadan, hem "yetişkin"liği onlara karşı bir "koz"muş gibi kullanmadan...
İstemeden ve beklemeden insan üstü bir şeyi onlardan.
İnsan üstü şeyler beklemenin; onlara "kaybeden", "başaramayan" ve "utanan"dan başka roller biçmeyeceğini hep hesaba kataraktan...
Çok sinirlendiğimde ağır konuştum mu, konuştum kabul.. Öfkemi hiç tutmadım.
Ama bu yetişkinliğimden değil, sadece öfkemdendi. Dolayısıyla öfkelenmek yetişkinlikten doğan bir hak değil, olsa olsa insan olarak dünyaya gelmektendi ...
Dolayısıyla onlar da bana boşalttılar öfkelerini.. Bana kızmışlarsa da... Hayata kızmışlarsa da...
Her neye kızmışlarsa da rahatlıkla...
***
Bir kitaba bakarak yetiştirmedim çocuklarımı.
Annemin beni yetiştirdiği gibi, babamın dilediği gibi, bizi tanımayan bir uzmanın koltuğundan emrettiği gibi değil...
Ama öğrettim mi? Sanırım öğrettim iyi insan olmayı az çok... Öğrettim, gıyaben konuşmamayı... Önce anlamaya çalışmayı ama belirgin bir kötü niyet varsa karşı tarafta, o vakit savaşmayı az çok...
Öğrettim, hayatta bu gün ağlıyor olabileceğimizi.. Yarın her şeyin çok daha güzel olabileceğini.. Öğrettim dua etmeyi.. Başkalarına iyi dilemezsek, iyinin bize hiç gelmeyeceğini...
Öğrettim az çok affetmeyi.. Hem büyük şeyler beklenmeyeceğini hayattan, hem de "olmaz" denen ne varsa gerçekleşebileceğini...
Hastalığın bizim için olduğunu... Tersliklerin, ayrılıkların, yanlışların, yanılmanın bizler için olduğunu sanırım öğrettim.
Biri okul başkanı oldu (örnek davranışlarına istinaden) iyi bir Anadolu Lisesinde..
Diğeri (yine örnek davranışlardan bahseden- yetiştirene övgüler dizen) ikinci bir teşekkür belgesiyle geldi dönem ortasında bile...
Gören imrendi,beğendi. İkisi de merhametli- saygılı- sağduyulu- akıllı çocuklar oldu çok şükür.
Beni hiç yanıltmadı ikisi de...
****
Peki ya yanıltırsalar?
Neden olmasın? Küçük hataları olduğu gibi, büyük hata yapmaları da muhtemel..
Sonuçta hata yaptım ben... Hata yaptınız siz... Hata yaptık biz... Onlar da yapacak.
Hem dil bilgisinin gereği olarak ve üçüncü çoğul şahıs boynunu bükmesin diye.. Hem de hata yapma hakkı doğmakla kazanıldığından muhtemel.
Peki yine sevecek misin babası onları? Yine sevecek misin annesi? Yine öpecek misin babaannesi- dedesi- teyzesi?
Yine üstünü açacak geceleri, örtecek misiniz sahi?
Gelip anlatmak isteyecek, dinleyecek misiniz? Yaslanmak isteyecek omuz verecek misiniz?
Hatasını anlayacak, kendine kızacak, ağlayacak.. Daha iyi hissetmesi için "biz de yaptık ne var" yetecek, esirgeyecek misiniz?
Oynuyordunuz bebekleriyle az önce.. Oynuyordunuz trenleriyle.. Oynuyordunuz oyuncak atıyla.. Paylaşıyordunuz mutluluklarını keyifle hani..
Ya hatası, onu bölüşmeyecek misiniz? |
|