|
|
|
|
|
|
Her ne kadar kendi çapımda yazıp çiziyor- bazen ahkam kesiyor- yer yer affınıza sığınarak çok bilmişlik ediyorsam da,
Asıl yaptığım iş başka. Asıl mesleğim ziraat mühendisliği, uzmanlık alanımsa son yılların şu pek popüler bitkisi, "soya"... İşte bu yüzden farklı bir konu seçip sizlere bu gün soyadan bahsedeyim istiyorum.
Bütün bu bilgilendiriş sırasında sizi sıkmamak, "soya bünyesinde % 18- 22 yağ, % 40- 45 protein bulunduran, 50- 150 cm. arasında boylanan, morfolojik bazı markerler yardımıyla çeşitleri birbirinden ayrılan, determinant yada indeterminant sonlanan bir bitkidir" gibi sıkıcı dilden ziyade...
Güzel ambalajında duran soya özlü nemlendiricimin karşısına geçip, "kız ben senin şu kadarcıklığını, hatta tarladaki mini minnacık çıkış safhanı bilirim" diyeyim istiyorum :)
Cidden "şu kadarcık"lığını bilirim soyanın. Eminim sizler de adını çokça duymaktasınız. Soyalı ekmek, soya kıyması... Soya özlü el kremi- cilt maskesi- saç boyası... Eminim marketlerde şurda burda her geçen gün daha fazla soyalı ürüne rastlamaktasınız.
Eminim duyduklarınızın ötesinde bir o kadar da bazı ürünlerle birlikte vücudunuza bilmeden soya almaktasınız. Sadece yemekle içmekle kalmayıp saçınıza- yüzünüze- göz üstünüze sürmekte, hatta bilmeden giyinip sokağa çıkmaktasınız.
Yanlış duymadınız. Gıda ve kozmetik sektörü dışında kağıt, mürekkep, tekstil, otomotiv sanayi, boya, plastik ve özellikle de yem endüstrisi gibi üç yüzü aşkın alanda soya rahatlıkla kullanılabilmektedir.
Sağlık açısındansa (tam da bu günlerde hazırlamakta olduğum bilimsel bir makalede çokça ifadesi geçtiği üzere) bir numaralı bitkisel protein ve lif kaynağı oluşuyla özellikle vejetaryenlerin önemli bir tercihi olup; aynı zamanda kalp damar hastalıkları, kolesterol kontrolü, diyabet, alzheimer ve çeşitli kanserlerin önlenmesi ve tedavisindeki önemi bilimsel çalışmalarla onaylanmıştır.
Özellikle biz kadınların menopoz dönemindeki östrojen eksikliğinin sentetik olmayan daha güvenli bir yoldan takviyesinde fitoöstrojenik etkisiyle gündeme gelmiştir.
Öyle ki menopoz döneminde beslenme rejiminde soya tercih eden kadınlarda % 40 daha az sıcak basması şikayeti tespit edilmiş ve de soya proteininin aniden azalmaya başlayan östrojen yüzünden vücut dengesinin bozulmasını önlediği ispatlanmıştır.
Şanghay Kanser Enstitüsü'nün 1700 kadın üzerinde yaptığı araştırmaya göre ise 1997-2003 yılları arasında kanser teşhisi konmuş 832 kadınla 846 sağlıklı kadın incelenmiş ve tamamı 30-69 yaşları arasındaki katılımcılardan, daha önce kanser teşhisi konulmuş kadınların sağlıklı kadınlara göre daha az soya tükettiğini saptanmıştır.
Yine Asya ülkelerinde rahim kanseri vakalarının batı ülkelerinin beşte biri dolayında olduğuna dikkat çekilerek, bunda Asyalı kadınların batılı ülkelere göre 25 kat daha fazla soya tüketiminin etkili olduğu görüşünde birleşilmiştir.
Şimdi her derde deva bu bitkinin iyi gelmediği bir hastalık olmadığını düşüneceksiniz. Maalesef var… Ne yazık ki bildiğim kadarıyla böbrek ve tiroit hastalarına soya önerilmiyor.
Peki, diyelim ki böbrek yada tiroit hastası değilsiniz ve bu harika bitkinin türlü avantajlarını yaşamak istiyorsunuz ve soruyorsunuz; “Nasıl tüketelim?”
Biliyorum ki kadınların çoğu soya kıyması yada etini zaten kullanmaktalar. Soya sütü hakkındaysa o kadar da iç açıcı konuşamayacağım. Çünkü damak tadı diye bir şey var, farkındayım.
Bir başka alternatif ise soya unu. Kek- kurabiye gibi gıdaların içine bir miktar (kullandığınız una karıştırarak) kullanıldığında harika sonuç alabileceğinizi gördüm.
Hatta bu karışımın pastanızın tadını hafifçe değiştirdiği, bunu olumlu algılayanların yedikleri şeyde ceviz tadı hissettiği de söylenebilir (soya ununu ayrıca çorbalarınız için de tavsiye ederim).
Diğer bir kullanım şekli ise tane olarak satılan soyayı marketten alıp- ona pek de yabancı gibi davranmayıp- kendilerine tıpkı kuru fasulye yada nohutmuş gibi muamele ederek önceden ıslatıp yemek yapımında kullanmanızdır.
Bir kez haşladıktan sonrası size kalmış; dilerseniz kendinize ve damak zevkinize uyarlar bol salçalı- acılı yemeğini yapar, dilerseniz bu taneler bir pilava dönüşür bulgurla- pirinçle besleyiciliği artar.
Yada dilerseniz haşladıktan sonra inceltirsiniz dolma içi haline gelir ki sarma yaprakları damak tadınızı korumak adına imdada koşar.
Dedim ya kullanım alanı gerçekten fazla. Bütün bu tavsiyelerim bir yana, benim de arada bir merak edip ufak çaplı denemelere kalkıştığım birkaç kere haricinde gerek zamansızlık- gerekse şu kahrolası alışkanlık yüzünden kendilerini düzenli olarak mutfağımda kullandığım söylenemez.
Ama sizin biraz vaktiniz- biraz farklı tatlara taviziniz- biraz da yaratıcılığınız ve el beceriniz varsa tamamdır. Bu durumda soya hem güzelliğiniz, hem gençliğiniz hem sağlığınızdır.
Sağlıklı günler diliyorum. |
|