|
|
|
|
|
|
Bu seneki yeni yıl kutlamalarında, hıncını arabalardan çıkaran korkak ve hasta ruhlu "Neron"lara bakılarak Taksim’de bombadan, yani terörden korkuluyordu aslında.
Üstelik sırf bu yüzden, muazzam insan kalabalığının hep bir ağızdan saniyeleri geri saymasının önü güvenlik gerekçeleriyle kapatıldı.
Can korkusu önceliğinden olmalı, sapkınlığı unutmuşuz.
Gerçi korkulan olmadı şükür, Taksim bombalanmadı ve kana bulanmadı.
Ama “bizimkilerden” demeye utandığım elli kişilik bir grup, dört kadın turiste meydanı dar edince Taksim kana değil ama bu defa utanca bulandı.
Bu yüz yılda,
İstanbul’un göbeğinde,
Ve itibara en ihtiyaç duyduğumuz böylesi bir zamanda,
İtibarımızı en enternasyonal şekilde iki paralık ederek...
Şimdi densizliği tutan birileri “ne işi varmış kızların orada yalnız başına diyecek”,
“Yanlarında erkek arkadaşları da var üstelik” diyeceğim.
Üstelik böylesi merkezi bir yerde ve sokaklarda insana rastlanması pek de sürpriz sayılmayacak olası bir kalabalıkta,
"Yalnız çıkmak isterlerse çıkabilmeliler" diye de ekleyeceğim.
Şimdi yine aynı birileri, “tahrik edici giyinmeselerdi onlar da” diyecek,
“Resimlerine bakarsanız gayet normal giyinmişlerdir” diyeceğim.
Üstelik ben, “çıplaklıktan” ve her yana dağılmış “pornografik” yayın-görüntü ve manzaralardan zerre hoşlanmadığım halde,
Ve “örtünen kadın özgürlüğü”nden de yana olduğumu her fırsatta dile getirdiğim gibi,
Şimdi de yine kadının “giyinme özgürlüğü” çerçevesinden ayrılmadan,
“Tahrik edici giyinmiş de olabilirlerdi, bu yapılanın yanlışlığını ortadan kaldırır mı?” diye öfkeyle soracağım.
Kadınların etliye sütlüye karışmalarından hoşnutsuz bir grup
“Evde otursalardı bunlar olmazdı” diyecek,
“Sırf sokaklarda saldıracak kadın bulamadığından yani "mecburiyetten ahlaklı" bir toplum gerçekten dürüst mü sayılacak” diye sorarken,
"Yanında taş yokken taş atmayanla, taşlı tarlanın ortasından taş savurmayanı siz de aynı kefeye koymayın" demeye getireceğim.
Kısacası suça imkân yokken mecburi masumiyet mi, suça gani imkân varken asıl masumiyet mi? cevabını bekleyeceğim.
“Türk” sözcüğünü şiir gibi algılayan ben, dürüstlüklerini okuyarak büyüdüğüm atalarımı hatırlayacak ve utancımdan "son çare" kesinlikle karşı durduğum "alkol sebebine" sığınarak,
“Şişede durduğu gibi durmuyor, bu edepsizliğe sebep alkol olmalı” diyeceğim,
Sonra, yıllarca sapıklığını gizleyebilmiş ve daha geçenlerde yakayı ele veren, iyi aile babası görünümlü “müzmin sapığın” ağzına tek damla içki koymadığını hatırlayıp, suçu doğrudan alkole de atamayacağım.
Ya da beklendiği gibi ben de ille “eğitimsizliğe” bahane bulup bir yandan jinekolog, psikolog, plastik cerrah vs. gibi kadınlara çok daha yakın olduğu halde,
Günde kaç kere yaşadığı bu durumu sağlığın en doğal gereğinden öte görmeyen erkeklere minnet ve şükran duyarken,
Bir taraftan da çocuk pornosuna adı karışan sapık ötesi doktor, mühendis, okul müdürü vs. gibi eğitimli birkaç erkeği hatırlayıp,
Üstelik tamirci, çırak vs. kesimin saygılı, seviyeli insanca tutumuna şahit olduğum birçok seferi de gözümün önüne getirip,
Sonuç olarak “eğitim de sapkınlığa yüzde yüz çözüm değildir” diyecek,
Ve bütün meselenin,
Yalnızca "iyi insan"-kötü insan" olmakta yattığında karar kılacağım. |
|