ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / İyi de O Alkışlar Kime.. « geri
İyi günde kötü günde hasmane niyetleri bir tarafa koyabilip, iç- dış tehdit unsurlarıyla yan yana değil, ülke çıkarlarının gerektirdiği yerde pozisyon alan, alabilen.. Halkı, inançlarını, değerlerini, Anadolu’lu ve yerli olmayı, sırf kendisine oy vermeyen bir zümreyi temsil ettikleri için ‘koyun’ vb teşbihlerle aşağılamayan.. Şiddetten, vandalizmden, terörden ve vesayetin bilinen her türlüsünden kendini net bir şekilde ayrıştıran, en azından meşruiyetine gölge düşürmeyecek kadar bir mesafeyi her zaman koruyan bir ana muhalefet partisini hayal bile mi edemeyiz...

Sene 1997.. Susurluk Kazası ile kimi devlet kurumlarının ve devlet görevlilerinin yasadışı grup ve isimlerle bağının ortaya çıkması üzerine ”Sürekli Aydınlık İçin 1 dakika karanlık” eylemi yapıldı. Eylemle, mafya ile ilişkisi olan milletvekilleri yargı önüne çıkana kadar tüm vatandaş her akşam saat 21:00'da evlerindeki ışıkları 1 dakikalığına kapatmaya çağırıldı.

Bir tarafıyla haklı gerekçeleri olan bu eylemin, aslında; zamanın sol muhaliflerinin, yine o zamanın iktidarındaki sağ koalisyonu oluşturan Doğruyol ve Refah Partilerini hedeflediğini söylemek yanlış olmaz.

Öyle ki 1997 yılı Şubat ayı boyunca süren eylemlerin, 28 Şubat 1997’deki MGK toplantısını takiben mevcut sağ hükümetin düşmesiyle sona ermesi de bir önceki tezi doğrular (yorgan gitti, kavga bitti).

Sene 2015.. Susurluk dosyası vicdanlarda tam olarak kapandı mı belirsiz, ancak kahramanlarından Sedat Bucak’ın kardeşi önümüzdeki seçimler için Chp’den aday olmakla kalmayıp, Susurluk kahramanı ağabey Bucak’la el ele çıktığı (Chp’li) seçmen kalabalığının yüksek alakası dolaylı izdihamına mazhar oldu. 

Görünen o ki yıllar içinde karşısına çıkan sağ partilerin yalnızca adı değişirken Chp’de çok şey değişmiş, ancak tek bir şey hiç değişmemişti; Chp her dönemde sivil itaatsizliklerin, eylemlerin partisiydi.. ve Chp’yi her dönemde seçilmiş iktidara itiraz ederken, ‘gitsinler’ derken görmek mümkündü.

Dolayısıyla bu siyasi geleneği temsil eden hareketin adı “Siyasi İtiraz Partisi” yada “Sivil İtaatsizlik Partisi” de olsa kısa adı SİP olurdu ona kuşku yok ;) Zaten, Halk kelimesinin ‘koyun’a tekabül ettiği literatürüyle, Chp’nin adının içindeki bu kelimenin (Halk) hakkını verebildiği de ayrıca tartışılır.

Evet, sivil itaatsizlik beynelmilel bir haktır. Ama sanıyorum ki hiç aksamaksızın her 4 yılda düzenli aralıklarla, özgürce belirlenmiş adaylarla, tüm siyasi partilerden eşit temsilciler gözetiminde ve de baştan sona eşit şartlarda gerçekleştirilen sağlıklı bir seçim ve işleyen demokrasi ortamında..

Toplam yazılı- görsel medyamız içinde epey bir yüzdeye tekabül eden ve ‘diktatör’ tabir ettikleri muktedire hakaretleri (öyle kıyıdan köşeden bile değil) manşetten edebilecek derecede özgür bir muhalif basın ve sosyal medya desteğini de arkalarına almışken.. 

Ve bu sayede belli bir kitleye (hatta ülke sınırları dışındaki Türkiye hükümeti kanaatlerine) yönelik algı yönetimini de rahatlıkla gerçekleştirebildikleri mevcut ortamda.. Sürekli sürekli halka sandıktan başka bir yerde,  sokakta- görüleceğine işaret edilen bu neyin hesabı, bitmeyen itirazıdır.. 

Tam da bu noktada sorası geliyor insanın; gün geçmiyor ki “durma- oturma- yatma- kalkma- karartma- tencere tava” eylemlerine başvuran bir siyasi hareket, siyasetin temin ettiği- yasayla da güvence altına aldığı imkânlarla neden yetinmiyor da her gün bir başka eylem çağrısıyla gündeme oturuyor, 

Üstelik o eylemlerin sonunun herhangi bir noktada sokak şiddetine varacağını bile bile, tecrübe ede ede..  Allah aşkına niye? Önce kışkırtıp sokağa döktüğü, sonra arkalarından ağıt yaktığı gençleri ve bu ülkeyi ağacına kadar çok sevdiğinden mi.. Hiç sanmam.  

Bir türlü ama bir türlü sonuç alamadığı, kendisini 13 yıldır her seçimin loser’ı yapan bu yöntemleri artık değiştirme vakti gelmedi mi? Yeni bir köprüye, yeni bir havaalanına, elektrik santrallerine ve hatta uygun bedeller karşılığı gariban vatandaşa toplu konut edindirme icraatına bile (kulağa mantıksız gelmiyor mu) gerekçe bile denemeyecek gerekçelerle karşı çıkmayan bir muhalefeti hak etmiyor muyuz biz de artık… 

İyi günde kötü günde hasmane niyetleri bir tarafa koyabilip, iç- dış tehdit unsurlarıyla yan yana değil,  ülke çıkarlarının gerektirdiği yerde pozisyon alan, alabilen.. Ama bunu göstermelik bir basın açıklamasıyla yapmayan, akabindeki eylem ve söylemleriyle de bu makul noktadan sapmayan bir ana muhalefet partisini hayal bile mi edemeyiz?

Halkı, inançlarını, değerlerini, Anadolu’lu ve yerli olmayı, sırf kendisine oy vermeyen bir zümreyi temsil ettikleri için ‘koyun’ vb teşbihlerle aşağılamayan.. Şiddetten, vandalizmden, terörden ve vesayetin bilinen her türlüsünden kendini net bir şekilde ayrıştıran, en azından meşruiyetine gölge düşürmeyecek kadar mesafeyi koruyan bir ana muhalefet partisi beklentisi fazla mı.. 

Tüm dünyada demokrasi tarihine baktığımızda, normalde iktidar partilerinin en fazla birkaç dönem içinde yıpranmasının kaçınılmaz olduğu ve bu anlamda muhalif partilerin şanslı bile olduğu bir tam rekabet ortamında, 13 yıldır oylarını artırarak bulunduğu yeri koruyan bir siyasi hareket karşısında neden sürekli hezimete uğruyor, Chp nerde hata yapıyor artık düşünmesi gerekmiyor mu? 

En azından kendisine inanan (yada inancını yitirmişse de alışkanlıktan- inattan hala oy veren, her neyse işte) % 25’e bunu borçlu değil mi?

Gerekiyor, zira artık kendi seçmeninin de Türkiye’nin de iyi bir ana muhalefete ihtiyacı var. Yoksa salt ‘anti iktidar’ söylemlerine, mesnetli- mesnetsiz iddialara, tapelere, kirli işbirliklerine, sürekli bir iftira- karalama- önemli başarıları yok sayma stratejisine değil (ki Allah aşkına bu bir strateji bile değil ! )..

Yine uzattım farkındayım, burada noktayı koyup gelecek yazıda şu alkış kampanyasını konuşalım. Peşinen söyleyeyim, eylemi; yan yana yaşayan insanları “alkışlayan- alkışlamayan” olarak ayrıştırıcı, alternatif ve yasal bir düşünce biçiminin mevcudiyetine doğrultulmuş ve bu anlamdaki tahrik ediciliğiyle de dolu bir silah kadar tehlikeli buluyorum. 

Yazacağım, Sevgiler..
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.