8 Haziran sabahı… Herkes gibi dün geceden uykusuzum. Bu çok hayati seçim sonuçlarına odaklanan herkes gibi birkaç saat ancak uyudum ve nihayetinde işyerindeyiz. Yan odalarda tahmin ettiğim gibi hummalı fikirsel tartışmalar var;
Son 13 yılda ileri derecede borçlu ülkeler kategorisinden G 20 dönem başkanlığına kadar yükselmiş, kendi savaş uçağını- tankını- tüfeğini yapan, bilmem kaçıncı uydusunu uzaya yollayan, IMF’i lügatinden çıkaran Yeni Türkiye’nin an itibarıyla akıbetinin ne olacağına dair…
Normalde bile çok anlamlı bulup katılmadığım memleket kurtarma muhabbetlerinin, bugünkü 2’li koalisyon ihtimalleri kısmına hiç katılamayacağım doğrusu. Sonuç olarak neyi konuşacağız ki?
Doların dünden beri rekor katlayışını mı, belirsizlik hallolmazsa geldiği gibi kaçacak olan yabancı yatırımcıyı mı, birbirine taban tabana zıt siyasi partilerin olası koalisyonlarında en ufak uzlaşmazlığına kurban verilecek olan devasa projeleri mi.. Neyi ?
***
Hakkaniyetliyimdir. Hiç tanımadığım insanların avukatlığına soyunurum, haksızlığa uğramış (olduğunu düşündüğüm) biri varsa kendimi yanında bulurum.
Ve ortada sahiden bir başarı varsa düşmanımı (bile) tebrik ederim. Ama emin olun 8 Haziran sabahında zafer naraları atanlara dair, nefret oylarının malum partiye yaraması sonucunu ben asla ve asla bir başarı olarak görmüyorum.
Yoksa ben de bilirdim; oy dağılımı yönündeki bir normalleşmeye, muhalefetin sandıkta tatmin olup sokağı opsiyonlardan biri olarak görmeme ihtimaline, yıpranmış bir siyasi hareketin bir dönem dinlenmesine ve hatta 3-5 beceriksiz sayesinde kıymeti harbiyesinin idrakine..
Ama sevinecek bi şey yok ki... Bir ittifak yaptınız, iktidar partisinin karşısına bütün diğer siyasi partiler olarak çıktınız. Hatta yetmedi Cemaat gibi illegal yapıları, yetmedi medya baronlarını, yetmedi uluslararası ağababalarını, yetmedi terör örgütlerini arkanıza aldınız.
Bir kuru “seni Başkan yaptırmayacağız”ın, ülkeyi çağ atlatmaktan daha fazla göz boyadığı zamanlarda, ikna için adam akıllı bir projeye ihtiyacınız bile yoktu, şanslıydınız.
Kafa patlatmadınız, dirsek çürütmediniz, “hoca test yaptı, attım tuttu” hesabı dereyi geçtiniz, el birliğiyle geçirdiler.
***
O hırsa kan bulaştırmaktan bile çekinmediniz hatta.
Sanıyor musunuz ki Adana ve Diyarbakır’daki bombalar araştırılmayacak? Deveye hendek atlatırken işlenen kanunsuzluklar, PKK tehditli açık oylamalar falan gün yüzüne çıkmayacak?
Güneydoğudaki baskı ve tehdidi bilmeyen yok. Musluklarından kan akıtmakla ev ev dolaşılarak korkutulan insanlara bunun şaka olmadığını göstermek için tek kurşunla öldürülen muhtar gerçeği orada duruyor.
Aynı şekilde 6-8 Ekim’de canice işlediğiniz cinayetler de orada öylece duruyor. 16 yaşında bir çocuğu eşine az rastlanır bir biçimde cesedine bile işkence ederek öldürenler ortadayken, kim inanır kendi miting alanlarını siyasi rant uğruna bombala(t)madıklarına?
Kimse, aslında siz bile! Selahattin Demirtaş’a ne kadar şeftali tonda makyaj yapsanız boş, biz onun yüzünde tek renk görüyoruz; kan kırmızı! Bakın kendi köşe yazarınız bile başlamış “aman kalaşnikofa şarjör olma” demelere.. Ama çok geç oldunuz bile !
Hani AK Parti bölücülerle işbirliği yapıyordu? Çözüm sürecini burnundan getiren siz değil miydiniz? Hani ihanet süreciydi, hani AK Parti ‘hain’di? Hani ‘şehitlerimiz’ di, ‘bayrak’tı….
Gerçi susutum; karşısında tekmil durduğunuz (hatta kiminizin taptığı) heykellerin yakıldığını, tekmelendiğini görmek bile durduramamışken sizi, ben de burda tutmuş ne diyorum ki…
***
Bakmayın, utanmaz gazetelerinizin attığı ‘zafer’ çığlıkları 13 yıllık kinin doğal tezahürü. Şimdilik “diktatör düştü” naralarıyla karnınız doyuyor, her susadığınızda bir “seni başkan yaptırmayacağız” daha açar içersiniz.
Bu yığıntı sizi 1- 2 hafta kadar idare eder. El birliğiyle barajı atlattığınız parti, dağdaki abilerinin buyurduğu üzere, her “Akp ile koalisyon yapmayacağız” dediğinde umulur ki boyunuz 5 cm uzar!
Gözlüklü genel sekreteriniz “baskıcı ve zorba bir dönem kapanmıştır” dediğinde bi market dolusu çikolata yemiş kadar seratonin salgılarsınız. Hele “Akape ile koalisyon sözkonusu değil” dediğinde vücut PH’nız bi dünya Saka su (PH: 8) içmişle bir olur !
Ama bu basiret bağlanması iyileşince, bu “Erdoğan nefreti” markalı şarabın sarhoşluk etkisi bir geçince.. O seratoninlerin fitil fitil burnunuzdan geleceği günleri görmek için ille de yaşamanız gerekiyorsa, 'bir musibet bin nasihatten evla'ysa buyurun yaşayın arkadaş...
Ama bunun için bile önce bir koalisyon kurmanız gerektiğini ve henüz bunu bile yapacak kadar bile yan yana olamadığınızı kavrayın olur mu !
Kaldı ki istikrar ...
