ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Medyaya evet baskı var, ama bakın hangilerine.. « geri
Sözcü gazetesi “57 dava” ile susturulmuş olduğunu düşünüyormuş. Bakalım ‘yandaş’ medyada durum ne deyip araştırdım, buyurun çıkan sonuç; Turkuvaz yayın grubunun halen “2000’e (iki bin) yakın” haklarında açılmış davası var. Akşam Gazetesi “1000’in (bin) üzeri” aleyhte dava ile uğraşıyor.. Sadece bu sene 700 olmak üzere toplam 1050 dava da Yeni Akit’in var (ve bunların çoğu ceza- tazminat davası). Bakın daha diğer ‘yandaş’ basının hukuki işlerine yahut Star Gazetesine (ilki bombalı, diğeri yöneticilerinden birine silahlı) saldırılara geçmedik bile! Bu durumda sorulmaz mı (57 dava ile baskı yaşadığını, susturulduğunu iddia ederek köşelerini boş çıkaran) Sözcü’ye; “Baskının alasını kim yaşıyor?” yada “Hangi basın özgürlüğü?!” diye..

Geçtiğimiz günlerde Sözcü gazetesi 'kapatılmaya' ve 'susturulmaya' çalışıldığını iddia ederek bu durumu protesto amacıyla köşe yazısı alanlarını boş yayınlanmış.

Böyle olup da Sözcü yazarları koskoca 1 gün/ 24 saat boyunca Cumhurbaşkanı’na, ailesine, AK Parti’ye küfür- hakaret filan edemeyince, içlerinde birikmiş zift- katran ve toksinleri atamadıklarından dilleri şişmiş, kurdeşen dökmüş, kortizol salgılamış, varsa tümör hücreleri de büyümüş olmalı.

Neyse ki ‘Tayyib’e sarık, taht, klozet, hatta Chucky surat photo-shoplayarak kılıktan kılığa soktukları, ilkokul çocuğunun boyama kitabı tadındaki ‘neşeli- keyifli- eğlenceli’ ana sayfayı boş bırakmamışlar da.. Hiç olmazsa Laik hanım teyzelerimizin tansiyonları durumdan minimum etkilenmiş!

E tabi, Sözcü’nün şu açıklamasına bakınca üzülmeyecek gibi mi; “Çıktığı günden bu yana Atatürk ilkelerinden sapmayan, sadece gerçekleri yazan Sözcü’ye dava üstüne dava açıyorlar. Kendi atadıkları hâkim ve savcılarla çok rahat tekzip kararı aldırıyorlar. Son 1 yılda; Sözcü’ye 57 dava açıldı. Savcılığa 67 haber için şikâyette bulunuldu.”

Vah vah..! Şu haberi okuyunca isyan edesi geliyor insanın, Müslüm Baba dinleyip jilet atası geliyor orasına burasına. Öyle böyle mağdur olmamış garibanlar! Anadan üryan soyunup Beştepe önünde açlık grevi yapsalar yeridir (baktım, Gonca Uyanık Çankaya Köşkü önünde yapmış, anadan üryan değil iç çamaşırlarıyla.. Ama tavsiye ederim işe yaradığı söyleniyor, tiraj açısından yani)..

Halbuki, gerek o özenli(!) “Tayyip, hırsız, hain” üslubunuz.. ve gerekse de “yalansız, iftirasız ilkeli, etik haberciliğinizle(!) son 1 yılda 57 dava- 67 şikayet de ne demek oluyor değil mi, insan olabilir mi bunu yapanlar!

Ama biz yine de bir bakalım, başka kimlere ne gibi cezalar verilmiş? Mesela bu, kendi hâkim/ savcılarıyla rahat rahat hukuki işlerini yürütmekle suçlanan AK Parti’ye yakın yayın organlarının durumu neymiş?

Öyle ya.. Sözcü Gazetesi 57 dava ile bir “susturulma” iddiasındayken, susturduğu iddia edilen grubun adına açılmış dava var mı merak ediyor insan (e tabi olmaması lazım mantıken). Tam da soruya cevap niteliğinde, geçen akşam aynı konunun işlendiği tv programına katılan ‘yandaş’ medya temsilcileri bakın neler söyledi;

İlk olarak Turkuvaz Medya Grubu Hukuk İşleri Grup Başkanı Av. Fatih Savaş katıldı canlı yayına ve başladı anlatmaya: ”Sözcü gazetesi 57 dava ile susturulmuş olduğunu düşünüyorsa, Turkuvaz yayın grubu olarak halen 2000’e (iki bin) yakın açılmış davamız var. Sözcü 57 dava ile köşelerini 1 günlüğüne boş çıkartıyorsa, bizim 2000 civarı açılmış dava ile 365 gün boş çıkmamız lazım. Baskının alasını biz yaşıyoruz. Soruyorum, hani basın özgürlüğü?!”

Daha sonra yayına bağlanan Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu ise Akşam Gazetesi olarak 1000’in (bin) üzeri hakkımızda açılmış dava ile uğraşıyoruz, sadece şahsımın da 100’ün üzerinde çoğu ceza- tazminat davası var.”

Bitmedi! Ardından Yeni Akit Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya bağlanıyor yayına. O da çok dertli, sadece bu sene 700 olmak üzere 1050 dava da Akit’in varmış. Diyor ki; “Köşe yazarı başına 6 dava düşen Sözcü baskıdan bahsediyorsa sırf şahsım adına açılmış 165 davam var ve çoğu ceza- tazminat davası!”..

Bu 165’in içinde tek dosyada 200 ayrı suç duyurusu ile uğraşmak zorunda kaldığını söyledikten sonra ekliyor; “Bunların büyük kısmını da bugün “medyaya baskı var” diye bağıran gazeteler açmış!”..

Bakın daha Star Gazetesi gibi diğer ‘yandaş’ basına sorulmadı bile; “Sözcü’nün 57 davası varmış, garibanlar çook baskı altındaymış.. Sizin hakkınızda açılmış kaç dava var?” sorusu (gerçi ne desinler.. bırakın dava yoluyla sindirilmeyi, onların atlattığı silahlı- bombalı terör saldırıları baskının ağababasıdır, eğer gerçek anlamda bir baskıdan söz ediyorsak)!

Meşhur sözdeki gibi; “hırsızların “hırsız var” diye, katillerin de “katil var” diye bağırdığı günlerdeyiz! Ve buna, açıkça “iktidara gelince o gazetelerin hepsini kapatacağız” diyenlerin, kendileri her melaneti işleyip kapatılmıyorken “baskı vaaar, basın özgür değiiil” yaygaralarını da ekliyorum.

Bu şamata ile kalsalar iyi. Dediklerine göre; 517 kişiye idam cezası verilip 50’sinin asıldığı.. 388 bin kişiye pasaport verilmediği, 30 bin kişinin ‘sakıncalı’ olduğu için işten atıldığı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarılıp 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gittiği….

937 filmin ‘sakıncalı’ bulunduğundan yasaklandığı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durdurulduğu… 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendiği… Gazetelerin 300 gün yayın yapamadığı, 39 ton gazete ve dergi imha edildiği 12 Eylül dönemine benzetiyorlarmış bugünü (duy da inanma, her söyledikleri yazdıkları gibi!)..

Peki kimler bu benzetenler?? Allahın günü gazetelerinden muktedire hakaretler yağdıran.. “Asılacaksın” manşetleri atan... İdam sehpaları çizen.. “Mezarına bile tükürmem” köşe yazıları yazan.. Yetmedi darbe ve ölüm tehditleri savuran külhanbeyi medya..

Som altından tuvaletli Savarona’ya tapınırken, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı binası için “altın klozet” manşeti atıp yalancı çıkan, Ankara Siteler’de 4.600 TL’ye mal olan sunta masaya utanmadan 6.5 milyon iftirası atan (gerçek ispat edilince tekzip bile yayınlamayan) provakatif medya..

Aynı Beştepe’yi “bu da şehidin sarayı” manşetiyle Kaf dağına taşırken, öte yanda Esed’in babadan devraldığı totaliter rejiminin ihtişamlı Sarayını “Halk Sarayı” diyerek sıradanlaştıran- meşrulaştıran ikiyüzlü medya..

Güneydoğu’da akan kan için Cumhurbaşkanını/ Hükümeti suçlarken, asıl fail PKK’nın öldürdüğü asker- polis ve sivilleri “öldürüldü, bombalandı, yaralandı” gibi öznesi belirsiz edilgen fiillerle, kelime oyunlarıyla dolaylı yoldan aklayan kurnaz medya..

Kandil’de dağa izmarit atılmıyor, öyle ulu orta sı..ılmıyor diyerek ‘çevrecilik’ atfıyla ana sayfasından eli kanlı teröriste prestij sağlarken, kendi Devletini terörist göstermek uğruna MİT’e operasyonu haberleştirmekten çekinmeyen hain medya..

Teröristin cesedine saygı duyup buzlayarak basan, ama kendi Savcısının zafer işareti yapan teröristlerce başına silah dayanmış ‘zavallı’ fotoğrafını öylece yayınlayarak örgüt propagandası yaparken Devletini bile isteye ‘aciz’ gösteren yardım ve yatakçı medya!

Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin bir Bakanının (sade vatandaşın çoğunun kullandığı marka) makam aracını günlerce evirip çevirip haber yapmalara doymazken, son model özel uçağıyla kaçan sıradan bir (e tabi Gülenci) işadamının mali şaibesini aklayan hokkabaz medya..

İran’lı bir iş adamını (ama bu hükümete yakın) ABD ambargosunu, İran’la ticareti altın üzerinden yapmak suretiyle deldiği için “şerefsiz, hırsız, eşkıya” ilan eden.. Ama öte yanda himmet diye toplanan milyar dolarları Kıbrıs’ta kumarda yediği belgelenen ya da şaibeli 7 milyar doları yurt dışına kaçıran kendi işbirlikçilerine kör bakan acınası medya..

Cumhurbaşkanının gömleğinin fiyatının çetelesini tutarken; ana muhalefetin liderinin kızının, sadece birkaç yıl çalıştığı bankadan kazandığıyla, (her ay o bankanın tüm çalışanlarının toplamı kadar kazansa bile yine de) izah edilemeyecek bir bedel karşılığı garip şekilde daire sahibi oluvermesine ses çıkarmayan,

Sosyal medyada- orda burada, ortalık yıkılırken, bir tanecik bile “milyar dolarlık rezidans” haberi basamayan… O partinin Şişli’de, İzmir’de, (önceki dönemde) Antalya’da ayyuka çıkmış yolsuzluklarını da bir türlü, ama bir türlü görmeyerek örten manipülatif medya..

16 yaşında alet edildiği gösterilerde, taş attığı polislerin müdahalesinde isabet eden gaz kapsülüyle kazara ölen Berkin üzerinden halkı kışkırtıp, Suriye’de kendi binlerce vatandaşını (BM raporuna göre işkencede yahut hava saldırılarında kimyasal- varil bombalarıyla) öldüren diktatörü destekleyen tutarsız medya!

Mısır’da binlerce kişinin, demokrasi gerekçeli barışçıl gösterilerde öldürüldüğü o yüz karası darbeyle yönetime çöreklenen Sisi için tek satır yazamayıp, meşruluğu tartışmasız Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının kendisine ‘diktatör’, % 52 ile seçilmesine de ‘darbe’ diyen maksatlı medya..

Urfa’daki sanayiden çektiği boru- demir fotoğraflarını “IŞİD’e silah desteği” yalanıyla veren.. Fatih’teki sıradan sakallı bir vatandaş olan Ciğeristan kebapçısıyla çekilmiş fotoğraf yüzünden Cumhurbaşkanının oğlunu IŞİD’ci diye sunan.. Kızına da IŞİD liderinin talip olduğu haberini yayan (yalan olduğu ortaya çıkınca özür dahi dilemeyen) iftiracı medya..

Dün şehitler yokken, Marmaray- hızlı tren açılışları birbirini kovalıyorken, terörün eli kolu bağlanmış bölgeye/ ülkeye yatırımlar had safhada ve Türkiye dörtnala koşuyorken (bu olumlu gelişmelere yer vermediği gibi) sıradan adli vakalar üzerinden bile kaos zemini hazırlığından geri durmamış art niyetli medya..

Yine dün, “bölünüyoruz” diye bağırdığı çözüm sürecini bitirenin (Adıyaman’da 1 asker ve Ceylanpınar’da 2 polis şehit eden) PKK olduğunu pekâlâ gördükleri- bildikleri halde, bugün TSK’nın meşru terör saldırıları için “Saray kan istiyor” manşetleri atan zavallı medya..

2,5 milyon Suriye’li gariban, insani duruş gereği ülkemizde bakılırken; dün, “Suriye’lileri neden beslemek zorundayız? Tatil yerlerinde göz zevkimiz bozuluyor!” mealinde yazıp,.. Bugünse Bodrum’da karaya vuran 3 yaşındaki Suriye’li masum yavrunun cesedi üzerinden mazlum edebiyatı yapmaktan da sıkılmayan yüzsüz medya..

İktidara geldiklerinde ilk iş olarak kendileri gibi düşünmeyen gazeteleri kapatacaklarını söyleyen CHP açıklamasını haber bile yapmayan… Ama, Gülen şirketlerine “üretim- gelir dengesizliği şüphesi” üzerine mali polisçe ve asla medya organlarına yönelik olmadığının (keşke olsa!) altı defalarca çizilen operasyonu medya baskısı diye evire çevire veren üç kağıtçı medya..

Sandıktan işine gelmeyen sonuç çıkarken hile hurdadan bahsedip, “sandık her şey değildir” diyebilen.. Aynı sandıktan çıkan sonucu (nispeten) beğenince de “demokrasi- çoğulculuk- halk- irade- seçmen mesajı” gibi süslü kelimeleri ağzından düşürmeyen ilkesiz medya..

Aklımdan daha onlarcası geçiyorsa da, şu sınırlı alana Allah aşkına hangi birini sayayım, yazayım.. Bunca yanlışı yapma özgürlüğünüz varken, siz de hala özgür değilseniz, 57 dava ile size baskı varsa, susturuluyorsanız..

Bankasya operasyonu gibi kesinlikle haber değeri olan bir konuyu yazdı diye, “suç işlemek amaçlı Hukuka Darbe Örgütü”  kurmakla (dahi) suçlanan, sadece cümle içinde Gülen’in adı geçti diye yargılanan yürekli gazetecilerin,

Her birinin sadece şahıslarına açılan kişi başı yüz- iki yüz- üç yüz davayla, gazetelerine açılan bin- iki bin davaya ve terör saldırılarına rağmen habercilik yapmaya çalışan o gazetelere- gazetecilere ne diyeceksiniz?

Ben söyleyeyim, “geçmiş olsun” diyeceksiniz. Zira baskının alasını yaşayan da, kelle koltukta terör saldırılarıyla hedef alınıp basın özgürlüğü asıl hedef alınan da onlar..

Sense ancak küçük bir yaygaracısın!


Hatice OLGUN

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.