ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Özgürlük, Hakaret, Eleştiri Ve Çifte Standart... « geri
Bizde isim önemli birileri için. Gelişmeler sonrası pozisyon almak, mağdura/ mağdureye sahip çıkmak (yahut çıkmamak), faile hesap sormak (veya sormamak) için isim önemli! Misal, ismin Yasin'se cesedin bile linç edilir annen tanıyamaz da kılları kıpırdamaz.. Ama Berkin'se kazara gelen bir gaz kapsülü yeter aynı kitleleri ayaklandırmana..! İsmin Aylin Nazlı filansa, Mecliste sana kibarca 'kadın' denmesi bile hakaret algılanıp kadın dernekleri pençelerini çıkarırken, ismin diyelim Sema ise "birilerinin önüne yatmış" dense bile salla gitsin! İsmin Yeni Şafak / Akit gibi bir şeyse bombalansan bile nedir ki canım, ama ne bileyim bir Hürriyet'sen camını çatlatsalar 3. dünya savaşıdır. Eğer sen bi Ahmet Necdet’sen 330 oyla Cumhurbaşkanı olabilirsin, ama Abdullah’san 357 de yetmez; en az bir 367 lazımdır! Ali Rıza'dan olma Mustafa’ysan hakaret rezil bir şeydir, kişilik haklarına saldırıdır, yapanın yanına kalmamalıdır, 5816 ile korunmalısındır! Ama ya Tenzile'den doğma Recep’sen o kesin hakaret değil eleştiridir, ifade özgürlüğüdür, abartılmamalıdır, TCK 299 ne kadar da gereksiz ve çağdışıdır!

Suriye’de her gün onlarca- yüzlerce çocuğun beden bütünlüğünü kaybederek ölmesi/ yaralanması/ sakat kalmasına seyirci kalan,

Ve hatta bunun sorumlusu rejimi ve o rejimin artık bir katil olduğu tüm dünyada tartışmasız liderini sırf ideolojik gerekçelerle savunmaya (bile) geçenlerin,

Türkiye’deki (devlet reflekslerini harekete geçirecek derece)  kötü niyetli ve organize bir kalkışmaya yapılan sert müdahalede, bir çocuğun (maalesef)  kazara ölüşünü siyasi malzeme haline getirmelerini de hicvederek daha geçen gün demiştim ki (altta da Suriyeli çocuk cesetlerinin olduğu haberi paylaşarak);

“Bu çocuklara ağıt yakmazsınız, bu çocuklara üzülmezsiniz, bu çocuklar için yürümezsiniz, bu çocukları bu hale getiren lidere tek kelime etmezsiniz.. Niye? Adları Berkin değil diye mi?!”

Yazıklar olsun ki bizde isim önemli birileri için. Bir pozisyon almak için, mağdura/ mağdureye sahip çıkmak için, faile hesap sormak için vs vs.. İsim önemli!

Misal, 23 Kasım 2015 tarihli Sözcü gazetesine baktığımızda; Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu ve çiğnenmesi halinde verilecek 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezalarını tane tane anlattığını,

Bırakın bunu işleyen olmayı, buna teşvikin bile suç sayılacağını.. Söz konusu suçlar toplu olarak umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasıyla işlenirse cezanın misliyle artırılacağını olumlayarak anlatırken,

Yazık ki aynı gazetenin, TCK’nın Türkiye Cumhurbaşkanına hakareti suç sayan 299. Maddesiyle derdi var. Yani bunlar için; ilkeselliği geçiniz, isim önemli cancağızım..

İsmin Yasin'se bıçaklanır, işkence edilir, binanın tepesinden atılır, üzerinden arabayla geçilir, üstüne taşla ezilirsin, o cesedini de annen bile tanıyamaz da oralı olmazlar, kılları kıpırdamaz..

Ama İsmin Berkin'se kazara gelen kör bir gaz kapsülü yeter kitleleri ayaklandırmana..!

İsmin Aylin Nazlı ise, Macliste sana kibarca 'kadın' denmesi bile hakaret algılanıp kadın dernekleri ayağa kalkarken,

İsmin Sema ise "birilerinin önüne yatmış" dense bile salla gitsin!  Hatta Merve ise "bu kadını buradan atınız"ı da çok abartmamak lazım!

İsmin Yeni Şafak / Akit gibi bir şeyse bombalansan bile nedir ki.. Ama ismin nebileyim Hürriyet'se camını çatlatsalar 3. dünya savaşıdır..

İsmin Ahmet Necdet’se 330 oyla Cumhurbaşkanı olabilirsin,

Ama Abdullah’sa 357 oy da yetmez; en az bir 367 lazımdır sana!

Eğer Ali Rıza'dan olma Mustafa’ysan hakaret rezil bir şeydir, kişilik haklarına saldırıdır, yapanın yanına kalmamalıdır, 5816 ile korunmalısındır!

Ama ya Tenzile'den doğma Recep’sen.. O kesin hakaret değil eleştiridir, ifade özgürlüğüdür, abartılmamalıdır, TCK 299 ne kadar da gereksiz ve çağdışıdır!

***

Çağdışı demişken..

Gelin bir bakalım, 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu dünden bugüne ne kadar batı normlarında uygulanmış (yahut uygulanmamış) bu memlekette..

Hazırsanız ilk örnek gelsin.. Bu ülkede Er Kadir Kara sohbet ettiği arkadaşlarına “Atatürk’ü sevmiyorum, sevmek zorunda da değilim” dediği için 1 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

Bu ülkede… 54 yaşındaki Mehmet Bardakçı adlı bir işçi, Yenihisar köyünde bir kahvede Atatürk’ün resmi altındaki “Komünizm ezilmelidir” sözünü ele alarak konuştuğu iddiasıyla iki yıl hapse mahkûm edilmiştir.

Bu ülkede.. Mustafa Özdemir isimli 72 yaşında bir ihtiyar, Bozyaka İlkokulunda öğrencilerle konuşurken Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanmıştır.

Havza İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi Z.P. (17) Atatürk aleyhine konuşunca, okulla ilişkisi kesilirken savcılık tarafından da hakkında soruşturma açılmıştır.

Can Yücel,  İzmir Hayvan Sevenler Derneği üyelerinin, Atatürk anıtına bir köpeğin ağzında getirilecek çiçeği koymaları konusunu işlediği yazısında Atatürk’e hakaret gerekçesiyle yargılanmıştır.

Bergama Ticaret Lisesi’nde Atatürkçü öğretmenler, tarih öğretmeni Haşim Erkun’un; “Vahdettin’in verdiği altınların üzerine yatan Atatürk’e, K. Karabekir’i idamla yargılayan zihniyete ne demeli” diyerek Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle savcılığa vermiştir.

Nehir Yayınları tarafından çevrilen ve içinde Atatürk’e hakaret bölümleri bulunan Fransız Yazar Saint Exupery’nin Küçük Prens adlı romanı hakkında toplatma kararı alınmış (pek çok kitap ansiklopedi dergi de bu gerekçeyle) toplatılmıştır.

Prof. Atilla Yayla, 2006 yılında İzmir’de bir toplantıda (hakaret içermeyen) Kemalizm eleştirileri nedeniyle Gazi Üniversitesindeki derslerine son verilirken, Atatürk’e hakaret iddiasıyla (4.5 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davada) 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştır!

Gazeteci yazar İpek Çalışlar hakkında, Latife Hanım adlı kitabıyla Atatürk’ü Koruma Yasası'na muhalefet ettiği iddiasıyla açılan davada 4.5 yıl hapsi istenmiştir.

Bitmedi.. Daha 2011’de Malatya'da sahibinin elinden kaçan 'Gülsüm' adlı inek, ilköğretim okulunun bahçesine girip Atatürk büstünü devirip kırdı diye açılan soruşturma devam ederken, sahibi ineği başka bir köyde ikamet eden yakınlarının yanına gönderdiklerini kaydetmiş; ineği, değerinin çok altında fiyata verdiklerini belirterek, "Başımıza açtığı bu kadar işten sonra onu tutamazdım." demiştir.

(Yukarıdaki bilgiler, Aralık 2014 tarihli Yıldıray Oğur yazısından Cumhuriyet Gazetesi arşivi kaynaklı olduğu belirtilen kısa bir alıntı olup daha fazlası için; http://www.seslimakale.com/videodetay/yildiray-ogur--5816-5286

Şaka gibi yemin ederim! Hakarete hepimiz karşıyız, ama baskı- sindirme- eleştiriye tahammülsüzlük arıyorsanız kendinize döneceksiniz haksız mıyım..

***

Hadi bizi es geçelim..

Atatürk’ün bu ülkede (mal varlığı yahut dönemindeki idamlar ve sıkıyönetime ilişkin) zihnen bile sorgulanamayacak kadar insan üstü tutulduğunu, bizim de buna bir şekilde alıştırıldığımızı varsayalım.

Peki ya, bugün bu devirde Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin kanunlarında Devlet/ Cumhur Başkanlarına hakaretin cezaları hususunda durum nedir dersiniz (hani bizde TCK 299 ‘sorunlu ve çağdışı’ ya!)..?

İlk örnek İtalya.. İtalya'da cumhurbaşkanının şerefini veya itibarını küçük düşüren kişilerin 1 ila 5 yıl arasında hapis cezasına çaptırılmasına hükmediliyor.

Polonya kanunlarında "Cumhurbaşkanına aleni olarak hakaret eden kişi 3 yıla kadar hapisle cezalandırılır" maddesi yer alıyor.

Almanya'da cumhurbaşkanına hakaret 3aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılırken, yabancı devlet başkanlarına hakaretin de cezai yaptırımı var (hatta şu anda bu kapsamda bir soruşturma bir Alman tv kanalındaki hakaret içeren programa açılmış vaziyette).

İspanya'da da İspanya Kralı'nın, eşine, çocuklarına, torunlarına, kraliyet mensuplarına veya mirasçılarına hakaret eyleminin ciddiyet derecesine göre 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya para cezası ön görülüyor.

Belçika’da Krala hakaret suçunun cezası 6 ay ile 3 yıl arasında değişen miktarlarda hapis cezası var.

Yunanistan’da ise hakaret suçunun müeyyidesi 3 aya kadar hapis, yayım yoluyla işlenmesi halinde de bu organlara el konulabiliyor.

Hollanda’da krala hakaret suçunun cezası 5 yıla kadar hapis ve 20 bin 250 avro para cezası.

Portekiz’de hakaret suçunun basit hali 3 aya kadar hapis cezası. Basın yoluyla işlenmiş ise sanığa, 3 yıla kadar hapis cezası ve 60 güne kadar adli para cezası veriliyor.

Slovenya’da aynı suçun cezası ise 1 yıla kadar hapis!

Ya, ABD’de durum ne.. Obama’ya (gizli servisçe dinlendiği telefonunda) tehdit içerikli ifadeler sarfettiği içinn Jonathan W. Smead tutuklandı,

Yine ABD’li Brian Dutcher da sosyal medyadan yönelttiği tehdit gerekçesiyle 3 yıla mahkum edildi.

2013 yılında da Floridalı Christopher Castillo adlı Amerikan vatandaşı, Facebook üzerinden Obama'yı "tehdit ettiği" gerekçesiyle 15 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Donte Jamar Sims 2012‘de twitterdan Obama için sarfettiği sözler gerekçesiyle yargılanarak 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Başkan adayı Trump’ı tehdit eden 16 yaşındaki çocuk da gözünün yaşına bakılmadan tutuklandı.

İngiliz Gazetesi The Sun 2003 yılındaki sayısında Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ı solucan şeklinde çizdiği karikatürü için (bu uygulansa bizdeki Leman’ın halini bir düşünsenize!) 120 bin TL tazminata mahkum edildi.

Ne kadar da çağdışılar di mi ;)

***

Bitmedi, yeni başladık hatta..

Obama ve Temsilciler Meclisi’nin her fırsatta Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünü eleştirdiği ABD’de; ABD basını açılan davalar nedeniyle Obama'ya bir mektup bile yazdı ve baskıların azaltılmasını istedi.

8 Temmuz 2014'te 38 büyük gazetecilik örgütü Obama'ya açık bir mektup yazarak Obama yönetiminin gazetecilik faaliyetleri konusunda daha şeffaf davranması ve kısıtlayıcı uygulamaların bir an önce sonlandırılması yönünde talepte bulundu.

2014 yılında Washington Post gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Leonard Downie Jr.; Obama yönetiminin eski ABD Başkanı Richard Nixon'dan bu yana basına uygulanan baskı noktasındaki en saldırgan başkan olduğunu ifade etti.

New York Times Gazetesi'nin baş hukuk müşaviri ve anayasa hukukçusu olan James Goodale da yine basın özgürlüğü konusunda Obama yönetiminin Nixon yönetiminden çok daha kötü olduğunu açıklamıştı.

Goodale, Obama yönetimindeki yetkililerin, Nixon ya da Bush yönetimlerinde hayal bile edemeyecekleri kadar sert bir güç kullandığının altını çizmişti.

Obama yönetimi altında "bilgi sızdırmak" ve kaynak açıklamamak gerekçesiyle açılan davaların sayısı epeyce artarken, diğer bazı cezalarsa;

- Bush yönetiminin CIA'yi nasıl yasadışı kullandığını anlatan 'State of War' kitabını yazan New York Times muhabiri James Risen, kendisine bilgi sızdıran haber kaynağını açıklamayı reddettiği için hapis cezası aldı.

- K. Kore hakkında gizli bir raporu kullanarak makale yazan Fox News muhabiri James Rosen'ın telefon görüşmeleri ve e-posta adresleri Adalet Bakanlığı tarafından takip edildi, arama emri çıkarıldı.

- New York Times muhabiri Judith Miller, kaynağını açıklamaya yanaşmadığı için 18 ay hapis cezasına çarptırıldı, 12 hafta hapis yattıktan ve ancak muhbirinin isminin açıklanmasına izin vermesinden sonra serbest kaldı.

- 2012'de haber ajansı Associated Press'in (AP) telefon konuşmalarının ABD Adalet Bakanlığı tarafından iki yıl dinlendiği ortaya çıktı.

- 2015'te 25 yaşındaki siyahi Freddie Gray'in polis sorgusu altındayken ağır yaralanması ve hayatını kaybetmesinin ardından çıkan Baltimore protestoları esnasında,

ABD'li güvenlik güçleri 5 gazeteciyi yaraladı ve ekipmanlarını kırdı, onlarcasını gözaltına aldı.

****

İnsanın bir gülesi geliyor sormayın. Ülkelerinde bütün bunlar yaşanırken..

Mısır’da, elinde çakı bile olmayan 5 bin kişinin Rabia Meydanındaki darbe karşıtı demokratik gösterilerde, cunta tarafından katledilişini seyreden,

Gazze’deki yerleşim alanlarını kana bulayarak binlerce sivili öldüren, sakat ve evsiz bırakan İsrail’in barbarlığına göz yuman,

Çocukların bombalandığı, insanların evlerinden yurtlarından olduğu, kimyasal silah kullanımı ve sistematik işkenceler dâhil savaş suçlarının defalarca belgelendiği Suriye’ye sessiz kalan,

Ve ülkelerinde; her birkaç saatte belki 1 vatandaşının polis mermisiyle can verdiği ABD (sıkı) yönetiminin sık sık Türkiye’deki antidemokratik uygulamalara dikkat çekmesi tam bir komedi!

Üstelik, artık tam bir bataklığa dönüşmüş Suriye cehenneminin dibinde olan kendisi değil Türkiye iken..

Üstelik, barbarlıkta IŞİD’i hiç de aratmayan PKK belasıyla uğraşan, her gün onlarca evladını teröre kurban veren de kendisi değil Türkiye iken..!

Üstelik, havadan 2- 3 bomba bırakıp kaçtığı DAEŞ militanlarına fersah fersah uzakta iken! Ne kolay değil mi, oralardan vıdı vıdı etmek eleştirmek..

Askerimiz- polisimiz, teröristlerin yuvalandığı güneydoğuda (yukarıda da zikrettiğimiz Mısır- Suriye- İsrail örneklerinde olduğu gibi) sıfır zayiatla havadan topyekün bombardımanı tercih etmediği (ve ABD, tüm dünya ile birlikte bunu tercih edenlere dahi göz yumduğu) halde,

Ve, "içerde belki kadın çoluçocuk yaşlı engelli (hatta olur ya bir kedi) kalmıştır" hassasiyetiyle, canı pahasına girdiği evlerdeki bomba imhalarında can verişlerine rağmen, tutmuş kelle koltuktaki operasyonlar için bize ayar veriyor!

Hiç unutmam Gezi eylemleri sırasında bir habercimiz (Banu El), tam 17. Uyarısını dile getiren ABD için, Washington'dan bağlanan muhabire sert çıkmış, ve; “Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’den başka işi gücü yok mu Allah aşkına!” deyivermişti..

Yukarıda saya saya bitiremediğim ihlalleri, tutarsızlıkları, yanlışları saymazsak yok demek ki, can sağ olsun!

Maalesef çifte standart, ikiyüzlülük her yerde her yerde!



Hatice OLGUN
07.04.2016

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.