Aslında tam da bu günlerde ilgili açıklamalar- veriler elimden geçerken, mesleki olarak da ister istemez içinde ve tarafı olduğumuz güncel fındık meselesini yazmak istemiştim (inşallah bilahare).
Hükümet ve Suriye’lilerle, bu kez de fındık üreticilerini karşı karşıya getirerek yeni bir fay hattı yakalama çabasına şahit olduğumuz ana muhalefetin Lideri de konuya ilşkin provakatif son söylemiyle bu yazımda da başrolü kapacaktı pek tabii ki.
Lakin tam da birileri Kuzey Irak’ta kapsamlı bir Kürt Devleti için kolları sıvamışken, aynı ana muhalefet Liderinin “PKK’lı teröristlerin sağ yakalanmayıp ‘SİHA’, yani Silahlı İHA’larla vurulması”na içerlemesi meselesi güme gidecekti siz de hak verirsiniz ki.
Hatırlayın, bir önceki dönemde Hükümet; 40 yıldır sonuç vermemiş silahlı- askeri mücadele yöntemleri yerine, silahı bıraktırma ve kanı durdurmaya yönelik zorlu- provokasyona açık ve bir o kadar da içte siyasette işbirliğine muhtaç bir süreç başlattığında şimdiki kadar ‘hümanist’ görmemiştik kendisini.
Yaklaşık iki yıl kadar süren ve bu ülkede (öyle ya da böyle!) terör kaynaklı bir damla kanın akmadığı, şehit acısıyla yanmadığımız ve örgütün ‘potansiyel dağ kadrosu’ gözüyle baktığı Kürt çocukların güneydoğunun dağlarında uzuneşek oynadığı o dönemde nedense bir türlü huzur bulamamış/ vermemişti ana muhalefet lideri.
O zaman da en iyi bildiği şeyi yapıyor, (dünyada etnik terörle bulaşık pek çok ülkenin denemek zorunda olduğu) örgütle dolaylı müzakereler için ‘teröristle masaya oturuluyor’ diyerek bu kez de ulusalcı- milliyetçi popüler söylemlerle hükümet karşıtlığını kaşıyabildiği kadar kaşıyordu.
Derken süreç başarısız olup, örgüt eskisinden azılı biçimde sahaya/ Hükümet de eskisinden kararlı biçimde askeri seçeneklere döndüğü dönem, aynı Kılıçdaroğlu malumunuz; bu kez de ‘iyi arkadaşlar’ dediği ve HDP’li Belediyelerin sağladığı kepçelerle şehirlere hendekler kazan teröristlerin hamiliğine soyunmuştu.
(Bununla da kalmayıp, vatandaşa hizmet şartıyla verilen imkân ve yetkiyi, o çukurlarda yüzlerce askerimizi şehit eden hendekçi teröristlere hibe eden ve hatta dağa silah taşırken suçüstü yakalanan HDP’li Belediyelerin tutuklu Başkanlarına da sahip çıkacaktı sonradan!),
Hatırlayalım; ‘bir cerrah hassasiyetiyle’ yürütülen ve siviller gözetilmese belki tek bir kayıp dahi vermeyeceğimiz operasyonlar sırasında bölgeye giden CHP heyeti, bina içlerine tuzaklanan patlayıcıların şehit/ gazi ettiği yüzlerce askerimizi polisimizi bırakıp, PKK’lı teröristler lehine ‘orantısız müdahale’ raporu tutturmuştu!
Heyette tabii ki CHP Vekili Sezgin Tanrıkulu da vardı. Bugün SİHA’ların sivilleri vurduğunu iddia ederek (muhtemel ki muhalif kesimde yeni bir Uludere algısı oluşturmak suretiyle) terörle mücadelenin önünü kesme gayretini görmek anlamak için kâhin olmanın gerekmediği Sezgin Tanrıkulu!
Milli düşünen herkesin ve muhtemelen CHP’nin kendi tabanındaki ulusalcıların da rahatsız olduğu Tanrıkulu’nun sözlerinin telafisine yönelik bir açıklama beklenirken, ana muhalefet lideri de çıktı ve SİHA’ların sivilleri vurduğu yalanına destek verdi (Not: Terörist oldukları kesin ispatlandı)!
Bu eğer, son günlerde sahada kafasını kaldırmaya fırsat bulamayan örgütü taşeron olarak kullanan ve Türkiye karşıtlığını her platformda gizlemeyen uluslararası patronların dışarıdan tembihlediği bir ortak söylem- manevra değilse idi (ki bugünkü Kuzey Irak referandumu ile okunduğunda ihtimal dahilidir),
En zorlanmış hüsn-ü zanla, amaç; savunma sanayimizin geldiği % 60 yerlilik düzeyinde, tek bir askerimizi sahaya sürüp riske atmadan, tamamen insansız hava araçlarıyla hedefi hem tespit hem de imha edebilen Türk yapımı SİHA’ların ve dolayısıyla Hükümetin terörle mücadele başarısına gölge düşürmekti.
Zira, aksi; Hükümetin savunma sanayii ve paralelinde terörle son dönem kararlı- kapsamlı mücadelesindeki başarısını onamak anlamına gelebilirdi ki, bu, muhalefet yapmayı kan davasıyla sık sık karıştıran ‘yere yakın’ birinden beklenemeyecek kadar mert bir tavır olurdu.
Klasik Kılıçdaroğlu’ydu yani. Misal memlekete; beş yıldızlı otel konforunda şehir hastaneleri inşa ediyorsun, vatandaş ‘keşke buralara da yapılsa’ diye dört gözle bekliyor, o çıkmış “ya o şehirde hasta yoksa” diyor!
Şaka gibi gerçi ama keşke olmasa Sayın Kılıçdaroğlu, keşke olmasa.. Ama insanların, oturduğu bilgisayar başlarında genetiği belirsiz yediği içtiği bu asırda, maalesef herkes bir şekilde hasta yahut potansiyel hasta malumunuz..
Ayrıca, sizin gibi her fırsatta yüzünü Batıya dönmekten bahseden “aydınlık” birinin; “ortalama ömür- 65 yaş üstü nüfus” gibi gelişmişlik ölçütleriyle, Türkiye’de yeni yeni peyda olan ‘geriatri’ diye bir dalın varlığından haberdar olmaması ne ayıp ne ayıp öte yandan!
Oysa 2016 TUİK bağımsız verilerine baksaydınız; “65 üstü nüfus, son 5 yılda % 17,1 artarak 2016’da 6 milyon 651 bin 503 kişi oldu” bilgisi ile, “100 yaş ve üzeri kişi sayısı, 2016 yılında 5 bin 232’ye çıktı” bilgilerini harmanlayıp, içinde ‘geriatri’ geçen pek çok cümleyi bizzat kendiniz kurabilirdiniz.
Malum, SSK Müdürlüğünüz döneminde hastane- eczane kuyruklarında kısalttığınız ömürleri, adeta sağlıkta devrime imza atarak yukarı çekenler, emin olun bugün karşı çıktığınız o SİHA’larla insan avlamamak için de barışçıl pek çok yol yöntem denedi Sn Kılıçdaroğlu…
Tabii siz o zamanlar, FETÖ Tv’lerinde, şimdi FETÖ’den tutuklu gazetecilerle aynı kaptan yeyip süreci provake etmekle meşguldünüz, bilmezsiniz!