ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / “organik” Aldatmaca Mı? « geri
Nedir son yıllarda bizleri böylesi doğallık meraklısı yapan? Kekik kokan dağlardan temiz kaynak suları aratan, Plastik taklitlerine benzemeyen sebze ve kokması gerektiği gibi kokan gül arzulatan, Dalından yeni kopmuş bir tek domates tadı için balkonlarda saksı sulatan, Ve nedir bu yediğimiz-içtiğimiz her şeyin ardından ne yediğimizi bize sorgulatan?

İnsanoğlu bir çekirdekten binlercesini üretebildiğini keşfettiği gün, “hastalık ve zararlıları” henüz hiç hesaba katmadan buluşunun keyfini sürüyordu. Ta ki tarlanın orta yerine dikilmiş -muhtemelen eskiler içinde-dar gelirli insancık- görünümündeki korkuluğun, korkutmak bir yana kuşlara daha sempatik geldiğini görünceye kadar. Yani, kısmetini davetsiz bazı misafirlerle “paylaşmak zorunda”lığını anladığı güne kadar.
Tarımda; “ürettiklerinizi değil, hastalık ve zararlılardan arta kalanları hasat edersiniz” gibi iyi bilinen bir kabul vardır. Doğruluğu tartışılmaz bu kabule bir de; deprem, yangın, sel, toprak kayması gibi doğal felaketleri eklersek, gittikçe artan dünya nüfusunu sabit tarım alanları ile doyurabilmenin, verimliliği artırma çabalarından geçtiğini anlayabiliriz.

Tarımsal üretimde verimliliği büyük oranda tehdit eden hastalık ve zararlılara karşı, son yıllarda zirai ilaç ve gübre sanayi oldukça büyük gelişmeler göstermiş ve bu yolla ektiğimizin en az kayıpla geri dönüşü sağlanabilmiştir. Fakat bu durum, avantaj niteliğindeki her gelişme gibi kendi dezavantajını da beraberinde getirmiştir.

Örneğin; gerektiği durumlarda hayati önem taşıyan antibiyotiklerin vücudumuzdaki yan etkilerine istemeden katlanmak, saçımızın rengini değiştirirken söz konusu kimyasalların yıpratıcı etkilerine razı olmak yada tıbbi sebeplerden iç organlarımızı görüntüleyen bazı sistemler nedeniyle istemeyerek radyasyona maruz kalmak gibi yararlandığımız her olumlu gelişme küçük yada büyük olumsuzlukları doğurmuştur..

Bunun gibi tarımsal üretimde verimliliği azaltan bazı unsurların zararlarını en aza indirgemeyi hedefleyen türlü ilerlemeler de, her alanda olduğu gibi bu alanda da aşırılığı beraberinde getirmiştir. Sonuç; sırf pazarlarda birkaç günlük erkenciliğin, yada üründe albeniyi artıran daha sıra dışı bir görünümün ticari getirilerinden faydalanmak adına abartılmış ilaç-gübre-hormon kullanımı olabilmektedir. Halbuki her konuda olduğu gibi, bu tür maddelerin kullanımında da optimum bir nokta ve bu noktadan uzaklaştıkça aşağı inen fayda eğrisi ile beklentinin tam tersine dönüşmesi olasıdır.

İşte en başından beri anlattığımız doğala özlemlerimizi artıran şartların belirlediği organik yada ekolojik ifadeleri, böylece ve bu ihtiyaçlardan ortaya çıkmıştır. Nedir organik üretim: Tarımsal üretimde: toprak, sulama suyu ve tohumluk gibi etmenlerin, katkısızlık anlamında belirlenmiş kıstaslarla güvenli sınırlarda olduğu anlaşıldıktan sonra; diğer girdilerden olan ilaç, gübre, diğer katkı ve yemlerin yalnızca organik üretim için müsaade görenlerinin kullanılması ile yapılan bir üretim şeklidir.

Fakat bu koşullarda yetiştirmiş bile olsanız belgeleyemediğiniz takdirde “ürünüm organiktir” derseniz; ucuzluktan başka birincil tercih sebebinden pek de söz edemeyeceğimiz  mahalle pazarları dışında kimseyi buna inandırmanız mümkün olmayabilir. Dolayısı ile organik üretimin yapılacağı topraktan, sulama suyuna kadar ve hatta kullanılacak doğal gübrenin elde edildiği hayvanın organik beslenip beslenmediğine kadar bir çok belirleyiciyi üretimin tüm aşamaları itibarı belgelemeniz gerekecektir. Yoksa; katkısızlık kavramı da objektif  bir değerlendirme ile sınırları tam belirlenmediğinde, herkese yavrusunun güzel görünmesi gibi tamamen kişiye göre değişen göreceli kavramlardan biri haline gelebilir.

Son yıllarda dünyada büyük ses getiren ve bu paralelde devlet-özel teşebbüs eliyle ülkemizde de destek gören gibi maddelerle bir liste halinde devam edip gidebilir.

Bir tarafta, organik üretimi dünyadaki ekolojik dengelerin yeniden iyileştirilmesi yada en azından daha kötüye gitmemesi adına sonuna kadar savunan çevreci gruplarla her geçen gün sağlığı konusunda daha fazla bilinçlenen ve gerekeni-gerektiği kadar-en katkısız haliyle tüketme çabasına girmiş sıra dışı tüketiciler varken; konu hakkında üçüncü ve tamamen farklı bir bakış da son yıllarda organik tarım sektöründe en büyük sorunlar; henüz oturmamış mevzuatlar, bu alanda yetiştiriciliğe istekli ancak deneyimsiz üreticiler, denetim aşamasındaki yetersizlikler yüzünden konvansiyonel(geleneksel) şartlarda yetiştirilmiş ürünlerin de organik adı altında pazar bulması diğer bazı çevrelerce gündeme getirilmiştir.

Konuyu “organik aldatmacası” adı altında değerlendiren bu gruba göre ise; kokain, cyanid ve nikotin gibi zararlı kimyasallar da, sentetik emsallerine ısrarla  karşı çıkıla dursun bir çeşit doğal ürün uzantısıdır ve adı geçen bu ürünlerin kullanımının insan sağlığı açısından taşıdığı riskler çok sayıdaki sentetik üründen çok daha fazladır. Yani onlara göre bir şeyin zararlı olarak kabul görmesi için sentetik olması şart değil, doğal olup da zararlı olan dikkate değer bir grup ürün de var.

Ayrıca bu görüşü savunan kesimler (ki bunlar muhtemelen organik üretimin azalttığı satışlarını artırma planları yapan  ilaç-gübre şirketleridir), endüstri sektörünün sessiz kaldığı ABD ve İngiltere’de, organik üretim adı altında bir çok sentetik gübre-pestisit-hayvan yemi ve gıda katkıları ile temizlik maddelerinin kullanımına izin verildiğine ısrarla dikkat çekmektedirler. Yine bu görüşün savunucularına göre, Güney Amerika’da 140 milyon hektar tarım alanı az veya sıfır düzeyinde kimyasal ilaç kullanımına rağmen verimsizleşmiştir.

Her konuda olduğu gibi henüz oturmamış ve yeterince alışılmamış bu konuda da farklı yaklaşımlar mutlaka olacaktır. Benim düşüncem; organik üretimin ve bu grup ürün tüketiminin henüz dünya için yeni, ülkemiz içinse soyut denilebilecek kadar pratiğe uzak bir kavram olduğu yönündedir. Elbette ülkemiz için; konu ile ciddiyetle ilgilenen bir kesimden söz edilebilir, fakat biliyoruz ki bu durum geneli temsil etmiyor…

Ne yazık ki biz hala: nüfusunun önemli kısmı ekmek ağırlıklı beslenen bir toplumken; çalışanlarının çoğunluğu asgari ücretin altında gelir grubuna dahilken; hala gazetelerinde okula gideceği yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarından ve buna karşı çıkanların “töre” adı altında öldürülüşünden söz edebiliyorken ve ölüm sebeplerimiz kimyasalların yol açtığı öngörülen hastalıklardan çok; kapkaç, terör, keyfi maganda kurşunlarıyken ve olduğu sürece “organik tüketim” bize henüz fazla uzak bir konu gibi duruyor.
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.