ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Yetmişlik Adam « geri
Geçen seneydi... Tam on beş yıl sonra ilk kez karşılaştım liseden arkadaşlarımla... Özlemişiz, önce hasret giderdik. Bu sarmaş dolaşlıklar biter bitmez de görüşmediğimiz yıllar içinde kim ne yaşamış onu öğrendik. Kimi evlenmiş- kimi evlendiği gibi boşanmış, Kiminin ilk çocuğu oğlanmış- kimi kızını bu sene kucağa almış- kimi de bir oğlan bir kızda karar kılıp olayı tamamlamış. Kimi doktora yapmış- kimi doktora varmış, kimi evde kalmış- kimi ev almış vs. vs... Bir sürü hikaye çıktı her birimizden. Görmeyeli "kaynana kaynanalığını..." misali, hayat hayatlığını yapmış. Sonra yılların yıpratıcılığından söz açıldı, öyle kolay geçmemiş zaman; Kimi ilaç kullanmış, kimi depresyon atlatmış, kimi genç yaşta baş ağartmış, kimi hayatın ipini tümden bırakmış... "Sahi sen hiç yıpranmamışsın". dediler. "Nasıl bıraktıysak öylesin", "Zaman sana iyi davranmış"...

Hiç değişmemişim ben, öyle mi?

Oysa -ben on beş yıl önce- susmayı pek sevmezdim...

Hatırlasanıza, sınıf başkanı konuşanlar listesine adımı yazmaktan yorulmuştu sonunda..

Altmışlık Muhittin hocayla ellilik Fatma hanımın hayali aşkını canlandırırdım da, gülmekten ölürdünüz hatırlasanıza...

Şimdi ben gereksiz tek kelime sarf etmiyorum.

Hele de "izahı mecburi" bir hal yoksa ortada, çoğu gün bir "günaydın"- bir de "iyi akşamlar" çıkıyor ağzımdan,

Oda arkadaşım alınmasın diye akla karayı seçiyorum...

Hatırlayın, -on beş yıl önce ben- kendimi pek fazla üzmezdim. Ödevleri ilk gün yapan arkadaşlarımla dalga geçer,

En son güne kalınca da, -tuvaletin önündeki sıkışmış oğlanlar gibi- renkten renge girerdim. Oysa şimdi her şeyi günler öncesinden düşünüyorum.

Çocukların dershane taksitlerini, işyerindeki birikmişleri, hayatın sonunu, ertesi günü, ertesi dakikayı, ertesi nefesi bile...

Hatta, tanımadığım hastaların, tanımadığım hastalıkların, tanışma olasılıklarımın bile üzerinde duruyorum.

Hatırlayın -on beş yıl önce- derslerde not tutmazdım.

Hep sınavlara beş dakika kala fotokopi- defter- not, bazen kitap arardım.

Hatta, "zeki olmasına rağmen asla ders çalışmayan arkadaşımızın nasıl olup da hiç sınıfta kalmadığı merak konusudur", yazmıştınız yıllığıma, hatırlayın..

İnanmayacaksınız ama şimdi çok çalışıyorum.

Çocukların dertlerini, işyeri adetlerini, arabamın sanayi ziyaretlerini, alış verişi, evdeki türlü işi tek başıma yapıp altından kalktığım gibi,

Üstüne ikinci üniversite planlıyorum...

Aslında "aynısın" diyordunuz ya, aynı falan değildim ben,

Kabul etmiyorum.


***


"On beş yıl" olgunlaştırıyor bazen,

Bazen de "yetmiş yaş" yetmiyor olgunluğa...

Adı:Hüseyin, Soyadı: Üzmez.. Tevellüt epeyce var.

Üşenmeyip hesaba yeltensek; Altılı tabak- on ikili çanak- yirmi dört kişilik bardak- toptan mutfak yetmez..

Mesleği: Gazeteci-yazar...

İkinci mesleğin adını ben pek dilim varıp koyamadım ama, kendi ağzından izahıyla "vaktiyle gazeteci vurmuşluğu" var..

Boş zamanlarında müzik mi dinler, şiir mi söyler, at mı biner görmedim- bilmem,

Ama duyduğuma göre, vakit buldukça küçük kız çocuklarıyla "elim sende" oynar..

"Daha başkaca nasıldır?" derseniz;

Ne alış verişim oldu- ne birlikte yola gidişim- ne yazılarını dört gözle takip edişim, yalan olur ne söylesem...

Ama "hayır sever" desem, "hayırdır" derler...

"Dindar" desem, dindarlar kızar...

Aynı suçtan yıllarca yatanlara inat- kendini üç günde dışarı atışına bakılırsa; "Adam ballı" denir belki,

Gazeteci azarlamasına- üste çıkışına bakılırsa; "Minareyi çalmış" ama "adam kılıflı" denir belki,

Yine de belge-melge lazım diyenleriniz varsa; "Aha da rapor, bal gibi de adam hırlı" denir belki...

”Şans”lı, “bal”lı, “kılıf”lı, “arka”lı, “hır”lı..

Hatta "eş"li, "dost"lu, "dal"lı, "kol"lu, "budak"lı...

Buradan bakınca, kaç "on beş yıl"da yığarız biz; Bunca eşi- dostu- kefalete yeter postu- kötü gün yandaşı- her durum arkadaşını...

Zoriş... Hem şanslı- hem paralı- hem ballı- hem arkalı..

Öte yandan bir şey eksik bu sıfatlarda,

Mesela "ar”lı,

Mesela "vicdan”lı...
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.