ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Bize Altın Yakışır.. « geri
Pekindeki 2008 Dünya Olimpiyatlarını (TRT 3 görüntüleriyle) elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Bazen canlı canlı seyretme fırsatım oluyor, bazen banttan idare ediyorum. İşin aslı bu “spor şölen”li alternatif pek güzel oldu. Bu günlerde ne vakit kasvetli haber bültenlerinden daralsam, Birbirine benzeyen dizi ve şov programlarının kendilerini ve benzerlerini tekrar edip durmalarından bunalsam, Ya da Hıncal Uluç deyimiyle "marsık" gibi vücutların, "Çeşme senin, Bodrum benim” kara kara yanma görüntülerinden bıkıp usansam, buluveriyorum kendimi bu başka dünyada...

"Spor kanalları zaten hep yok muydu?" derseniz; hep vardı elbet. Ama kabul edin, "dünya"nın “rekabet”i yoktu hiçbirinde...

Peki, neler vardı bu "dünyanın rekabeti"nde? Ne yoktu ki…

Sekiz altın madalyayı birden kaparak olimpiyat tarihinde bir ilk gerçekleştiren "sekizde sekiz"lik balık adamlar…
On altı yaşında birer sporcu olduğuna hiç mi hiç inanamayacağınız, yarışırken "kocaman" laşan “küçük” Çinli kızlar…
100 metre koşusunda “altın”, “gümüş”, “bronz” madalyaların üçünü birden Jamaika adına kapan, "maden avcısı" siyahi yıldızlar…
Enerjisini ve de vaktini AİHM'e dilekçe yazmak yerine, altın madalya kazanmak adına kullanan “türbanlı” kadın sporcular…
Daha önce “siyah adam” gördüğüm konusunda yanıldığımı düşündüren “siyah ötesi” kömür vücutlarla “bu bacakla bırakın koşmayı….!?" dedirten incelikteki Etiyopyalı erkek koşucular…
Rahatlıkla "güneş gözlüğü", "saç boyası", “mayo”, "selülit kremi" vs. vs. reklamı alabilecek hoşluktaki "best model of the olympia"lar…
En büyük “favori” gösterilirken, son anda engele takılıp gerilerde kalmanın hayal kırıklığı, yere yığılması, diz çökmesi; öte yandan ilk kez kazanmanın sevinci, neşesi ve hatta secdesi...

Her şey var kısacası… 

Bu “her şey” arasında “olmayan şey”i sorgulamak belki daha kolay. Olmayan tek şey; bize, yani Türklere ait "kazanılmış bir altın madalya" idi.

Her ne kadar, “final”e ya da “yarı final”e çıkmalarından bile gurur duyduğumuz sporcularımız varsa da, kaybedilmiş altın madalyaların üzüntüsü “her ne kadar” ikincilik kürsüsünde azalırsa da,

Her ne kadar, "Nevin Yanıt, Lolo Jones la yan yana koşabildi" ya da, "Elvan birinciliğe oynarken Sudan’lı rakibin atağıyla son anda ikinciliğe indi",

Ya da, "Sibel Özkan 48 kiloda dünyanın en iyi ikinci derecesinin sahibi" diyerek kendimizce mutlu olsak da henüz bir altın madalyamız yoktu bu “dünyanın rekabeti”nde…

Ta ki bu dün öğlen saatlerine kadar… Bu saatlerde ilk “altın madalya” güreşçimiz Ramazan Şahin’den geldi. Kendisiyle gururluyuz…

Ama bitmedi, bu spor şöleninde hala “eksik” olan bir şey var…  O da Türklere ait, kazanılmış “ikinci”, “üçüncü” ve daha bilmem kaçıncı “altın madalya” eksiği...

“Nice altın madalyalara” diyoruz…
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.